İnternet denilen sanal ama bir o kadar da güçlü(!) aleme 1 hafta önce sıkı bir dalış yaptıktan sonra bu alemin gazeteciliğe yansımasının büyük olduğunu görüp fark edince şaşırmadım desem yalan olur. Yıllardır her ay (Bazen bin, bin 500 bazen 4 bin - 5 bin) binlerce gazeteyi basıp dağıtmanın farklı, fiber alemde internet denilen sistemle yayın yapmanın ne kadar farklı olduğunu görünce ağzımdan "-keşke web sitemizi daha önce yapsaydık" çıkıverdi ve kendi kendime hayıflandım...
Lafı fazla uzatmadan beklediğimizin de üstünde bir tıklanma oranı ile bizi tercih eden binlerce internet kullanıcısına teşekkür ediyoruz. Sitemizi her gün güncellediğimiz çok özel haberlerimiz ve diğer yayınlarımız ile her daim izlenebilir bir site olarak sizlere sunacağımızı yineleyerek gündeme ilişkin yazı ve çizgilerimizle sizleri baş başa bırakıyoruz...
EGD (Ereğli Gazeteciler Derneği) Neyi? Neden? Niçin? Niye? Nasıl? ve Kim? adına temsil ediyor...
EGD geçtiğimiz hafta Şinasibey Restaurant'ta bir basın toplantısı düzenledi. Katılım olarak çok cılız bir toplantı olsa da o anda yaşanan olaylarla bir hayli ses getirdi denilebilir!
Orada yaşanan ve biz gazetecilere hiç yakışmayan(!) kişisel tartışma ve nerede ise kavgaya dönüşecek olaylara fazla girmek istemiyorum. Benim aklımın almadığı o toplantının Neden? Niye? yapıldığı...
Düşünün bir kere...
Gazetecilerin haklarını kollamak adına kurulan bir derneğin şu anki yöneticileri (diyemiyorum) yöneticisi Necati GÜNAY; akşam aklına bir mevzu geliyor (nerden geliyor ise böyle fikirler, birileri kulağına fısıldıyor her halde) ertesi gün toplantı yapılacağını basın mensuplarına kısmi de olsa duyuruyor... Gelebilenler, yarım ağızla çağrılanlar geliyor toplantıya...
Toplantının ana konusu basında çıkan ve 3. şahıslar ve kurumlarla ilgili sözde meslek etiğine uygun olmayan yazılar yazan meslektaşlara (sonradan isimleri orada zikredildi ama maalesef konunun asıl muhattapları orada yoktu!) uyarı yapılması imiş...
Tabi Necati GÜNAY eski bir siyasetçi olduğu için nutukvari bir ses tonu ile üstü kapalı, ortaya karışık sözler sarf edip "bundan böyle bu tür yayın yapanları dernek olarak kınayacağız" demez mi?
İşte orada bende film koptu!..
Bu güne kadar hiç bir meslek arkadaşımızın hukukunu koruyamayan, daha dün ERDEMİR'in 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde dışladığı 5 kurum ve 15'e yakın bu kurumlarda çalışan gazetecilerin hakkını arayıp bir kınama yazısı yazmayıp ya da bu konuda ağzını bile açamayan GÜNAY birden bire gazetecilerin yayın politikalarına karışması, onları kınaması benim pek de hoşuma gitmedi. Necati GÜNAY'dan daha mantıklı ifadeler ve dik duruşlar sergilenmesini beklerdim.
Ayrıca kimi kimden koruyordu onu da anlayamadım? Orada konuya bahis olan gazeteciler dün bir şekilde "kanki" oldukları kurum ya da siyasilerle bugün bir şekilde ters düşmüşler ve eteklerindeki taşları başlamışlar dökmeye? Bundan bize ne? Dün "Kanki" lerdi, iyilerdi... Bugün bu durumları ortada yok "Kötülerse"bunun kovuşturmasını biz mi yapacağız... Ve bu haklarında etik olmayan yazı yazıldığını iddia ettiğiniz kurum yada siyasiler yaratmadı mı bu gazetecileri... "Bizim Uşak" deyip destek çıkmadılar mı?
İşte bütün sorunun düğüm noktası burada....
Ereğli'de yerel basın içinde bazıları olması gerektiğinden çok çabuk sivriliyorlar... Bir bakıyorsunuz dışarıda sağda solda gezerken birden bire koca koca ofislerde tam teçhizat çalışmaya başlıyorlar. Yanlarında elamanlar vs. vs.. Halen MARSHALL yardımı yapıyor mu ABD bileniniz var mı? ABD artık MARSHALL yardımlarını kestiğine göre olsa olsa bunlar işte o haklarında etik olmayan yazılar yazılan kurum ya da siyasilerin yardımları ile büyümüş, semirmiş olmasınlar sakın!..
O zaman eleştirmemiz gereken konular başka iken bu konuda açıklamalar yapmak akıl karı mıdır? Yoksa bu zatı muhteremlerden boşalan gedikleri öncelikle doldurmak telaşı ile yani kurum ya da siyasilerle "kanki" pozisyonu bulabilir miyiz mantığı ile yapılmış söylemler midir bunlar? Bu şekilde ne kadar yol alabilirsiniz bunu iyi düşünün.. Zira aynı yoldan gidiyorsunuz... Siz de yarın, dün kınamak istediğiniz meslektaşlarınızın durumunda olursunuz... Bunu kafanızdan çıkarmayın...
Ereğli'de Gazetecilik mesleği yozlaşmaya başladı desek yeridir. Geçen gün DTV Yayın Grubu Genel Müdürü Gazeteci meslektaşımız Doğan GÖNÜLLÜ "GAZETECİLİK BU DEĞİLDİR" ara başlığı ile bir kaç cümle yazmış. Tam da benim yazıp-çizeceklerimle örtüştüğü için bir kuple alıntı yapıp devam edeceğim yazıma...
"Gazeteci öncelikle olup biteni resmeden, halka olduğu gibi yansıtandır. Hem sonra her gazetesi, köşesi, elinde kalemi, internet sitesi olan gazeteci değildir.
Gazeteciler birlik beraberlik (çığırtkanı belki ama) mimarı da, hiç değildir. Bunun mühendisi-mimarı olsa idik, önce kendi içimizde birlik beraberlik olurduk."
Güzel bir fotoğraf çekmiş Sn. GÖNÜLLÜ...
Meslek de birde gazcı, körükçüler mevcut. "Tavşana Kaç, Tazıya Tut" atasözümüzü herkes bilir. İşte Ereğli'de bu konumda iş tutanlarda var...
Bu birlik beraberlik olayı ne menem bir iştir, aklım sırrım ermez benim buna! Ereğli TSO'dan tutun da Belediye makamına kadar zaten tüm kurumların birlik ve beraberlik içinde olmaları gerekmiyor mu? Bunların hepsi seçilmişler. Bir tek ERDEMİR'i bunun dışında bırakıyorum. Yani "zorunluluk" anlamında. Ereğli'de önde bulunan idareci ve yönetici pozisyonundaki her kurum zaten mantık çerçevesinde ve sistem dahilinde birlik içinde olma zorunluluğu taşır. ERDEMİR'de özel bir kurumdur, kendi şartlarına göre iyi niyet çerçevesinde zorunluluğa kısmen uyar ya da uymaz...
Asıl olan daha farklı bir şey var aslında. Ereğli'deki seçilmiş olanların tamamı menfi davranarak kurumlar arası ilişkileri geremez. Bu tip davranışlar etik olmadığı gibi toplumu gereksiz yere gerer... Ortak tek bir menfaat vardır o da "Karadeniz Ereğli"dir...
Yoksa son zamanlarda birilerinin birlik beraberlikten kasıtları "kanki" durumları mı yaratmaktır. Kurumları yönetenler sözde Ereğli adına (ki olması gereken bir şeyi tartışmanın masaya yatırmanın anlamı yok) toplanacaklar, tamam biz artık "bir"iz diyecekler... Bu temsil ettiğiniz kurumlar, koltuklar babalarınızın malı mı? Bugün siz, yarın başkası... Ne olacak hep aynı senaryoyu mu yaşatacağız Ereğli'ye...
Esas olan Kurumlardır ve kurumlar çerçevesinde zaten birlik ve beraberlik olmak zorundadır... TSO Başkanı Belediye Başkanını sevmek, benimsemek zorunda değildir, Belediye Başkanı TSO başkanını, ya da ERDEMİR Genel Müdürünü, ERDEMİR Genel Müdürü de TSO başkanını...vs. vs. bu uzar gider.. Sevmek zorunda değil kimse kimseyi ama demokratik ve hukuk devletlerinde işleyişler, kurumlar, kuruluşlar küs olmaz... Sistem bir şekilde düzenli olarak işlemek zorundadır..
Peki diğer cenahtan bakacak olursak ille de bu kurum ve kuruluşların başındakilerini "kanki" durumuna sokmaktan kasıt ne ola acaba?
Eğer kasıt, amaç;
"Bu işleri biz yaptık, biz ön ayak olduk" nidaları ile herkes kendine bir pay çıkartarak; oluşacak sözde Ereğli adına doğacak olan "KANKİ" ve "AHBAP ÇAVUŞ" durumlarından mütevellit;
ERDEMİR'den üç beş sac tüccarına imtiyazlı sac almak ise,
Ereğli Belediyesinin yasal olmayan yerlere müsaade etmesi sağlanması ise,
Mühürlenen yerlerin hemen şipşak mühürlerinin kaldırılması ise,
5 Katlı imarı olan yerlere 7 kat imar izni ile inşaat yapma hayalleri ise,
Şu anki yöneticilerin mevcut yerlerini sağlamlaştırması ise,
Bir türlü hizmet anlamında Ankara'da yüzü gülmeyen Ereğli'nin olumsuz gidişatını görmezden gelmek ise,
(Bunlar daha da çoğaltılabilir...)
Ve bundan sonraki sözde Ereğli adına yapılacak her işe ve buna bağlı her ranta "KANKİ" gözlüğü ile bakmak ise;
kusura bakmayın beyler bu dolmayı bu halk yutmaz...
Sadece halk değil belli bir yere çekmeye çalıştığınız dirayetli kişilikler de yutmaz...
Ha yutarsa ne olur derseniz?
Çok sürmez kazan soğur, eh soğuyan kazan da soğudu gibi tekrar ısınır ve bu döngü böyle sürer gider...
Ta ki birileri artık buna dur deyinceye kadar!