Geçtiğimiz gün Zonguldak ve Ereğli basının büyük merakla beklediği, Ereğli adına umutlar bağlanılan yine yerel basında kamuoyuna "Büyük ZİRVE" olarak lanse edilen içinde Zonguldak Valisi, Yöre Milletvekili, ERDEMİR yetkilileri ve Ereğli Kaymakamının bulunduğu toplantı gerçekleştirildi.
Yapılan toplantıyı başta kentin belediye başkanı ile yine kentin TSO başkanın çağırılmaması gölgelerken, yerel basından iki kurumun toplantıya alınmaması talimatı ve içinde benimde bulunduğum bu olay neticesinde bazı meslektaşlarımızın olaya tepki vermesi ise işin tuzu biberi oldu.
Gazete Ereğli olarak içinde kentin Valisinin, Kaymakamının, Milletvekilinin bulunduğu bir toplantıya hele ki konuşulacak muhtemel konuların içinde Ereğli'yi ilgilendiren bölümlerinin olacağı olgusu ile kamuoyunu aydınlatma görevimiz dahilinde toplantının yapılacağı yere gittik.
ERDEMİR'in Göztepe'deki tesislerinde güvenlik görevlileri tarafından sorgusuz sualsiz durdurulduk! Sanki birileri bu güvenlik görevlilerine fotoğrafımızı dağıtmıştı! Bizler sağduyu gösterip kapıda güvenlik görevlilerine sıkıntı çıkarmayıp dışarıda beklemeye başladık. Bu esnada yavaş yavaş içeriye giren meslektaşlarımızdan bazıları bize destek amaçlı olayı protesto edip içeri girmediler. İçeri girmeyen arkadaşlarımızla daha da güçlenerek kapıda oturma eylemi yaptık ve neticesinde içeride ne olduğunu tam bilmesek de yarım saat sonra görevliler tarafından hep beraber içeri alındık. O an da orada olan yaklaşık 15 tane gazeteci meslektaşıma teşekkür ediyorum. Bugün bana yarın başkasına. Şahsıma değil, gazetecilik mesleği adına bu dik duruşu her zaman ve daha güçlü olarak sergilemeyi de tüm meslektaşlarımdan bekliyorum...
Aslında bu olayı daha da irdeleyip detaylı girmek istiyordum ama Demokrat yayın Grubu Genel Müdürü gazeteci meslektaşım Doğan Ağabeyimin "ZİRVE!" sonrası kaleme aldığı köşe yazısında beni eleştirmiş olmasından dolayı hem Doğan Ağabey'e bir cevap hem de olayın farklı bir boyutunu da gözler önüne serelim dedim..
Doğan Ağabey köşe yazısında "LEVREK HARİKAYDI!!!" diye başlamış yazısına...
Sonrasında almış eline kalemi, levreğinde gazı ile yazmaya başlamış...
Gazetesinin sütunlarında ZİRVE'de dışarıda eylem yapan gazetecileri yazmasa da köşesinde anlam veremediğim şekilde şahsımı eleştirmiş.
Ama eleştirirken unuttuğundan mıdır, yoksa yediği levreğin ağırlından ya da lezzetinden midir nedir bir rehavete kapılıp daha önce Kurtuluş AYYILDIZ ve ERDEMİR Genel Müdürü arasındaki sorun ile ilgili yazdıkları aklına gelememiş...
Şimdi müsaadenizle önünüze iki tane Doğan GÖNÜLLÜ portresi koyacağım...
Birinci Doğan GÖNÜLLÜ portresine "L.Ö." diyelim...
Yani Levrekten Önceki GÖNÜLLÜ...
Bakın L.Ö. Doğan Ağabey neler yazmış...
Tarih 16 Mart 2012, ve "AY-YILDIZ, ER-DOĞAN, ÖZ-KÖK" başlıklı köşesinde der ki Sn. GÖNÜLLÜ...
Yazısında önce şahsım ve köşesine konu olan iki arkadaşımızın doğruluklarından dürüstlüklerinden bahseder, sonrasında;
"......Kurtuluş AYYILDIZ'da on parmağındaki, on marifetten çizmekten vakit bulur ve yorum yazar sıkı sık.. Hassasiyetlerini isim yazarak dile getirir. Yaratıcı, yetenekli bir değerimiz...
Kurtuluş AYYILDIZ gibi bir sanatçıdan daha çok faydalanılacağına, "yok yere" neden uğraşılır, anlayamam. O karikatürlerde hiçbir şey yok, hicivden öte. Ben olsam mahkemeye vereceğime telefon açar, gülerek kutlar, belki "şurası olmamış" der, sonra da "birde şunu çiz" diye fikir verirdim..."
Burada sayın GÖNÜLLÜ şahsım hakkında açılan karikatür davasını eleştiriyor ve beni bu konuda haklı buluyordu... O günlerde bu konuda bize destek verme cesaretini gösteren ender köşe yazarlarından biri olarak tarihe geçmişti...
Gelelim ikinci Doğan GÖNÜLLÜ portremize... Buna da "L.S." diyelim..
Yani Levrekten Sonraki Doğan GÖNÜLLÜ...
Tarih 05 Haziran 2012, ve "LEVREK HARİKAYDI!.. " başlıklı köşesinde bu sefer der ki Sn. GÖNÜLLÜ...
ERDEMİR'in zirve yemeğindeki levreğin güzelliğinden girer, konuya bir light giriş yapar ve kel alaka beni yazar...
".....Gazete Ereğli'den Kurtuluş AYYILDIZ'ın yerinde olsam, önce o yazıyı ve karikatürleri yayınlamaz ve davetli değilken gelmez, germez ama sonra düzeyli eleştiri hakkımı kullanırdım. Gelsem de o şekilde içeri girmezdim...."
İşte size iki Doğan GÖNÜLLÜ portresi... Levrekten önceki Doğan bey ve Levrekten sonraki Doğan bey...
İlkinde ben olsam diye başlayarak " O karikatürlerde hiçbir şey yok, hicivden öte." diyen GÖNÜLLÜ levreği yedikten sonra " Kurtuluş AYYILDIZ'ın yerinde olsam, önce o yazıyı ve karikatürleri yayınlamazdım.." diyor...
Tam bir çelişki... Ama çelişkinin sebebi ERDEMİR'in harika levreği olunca ben Doğan Ağabeyime pek de kızamıyorum....
Afiyet olsun Doğan Ağabey!.. diyerek yazımı noktalıyor ve sizleri Tevfik FİKRET'in güzel bir şiirinin son dizeleri ile baş başa bırakıyorum...
" Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! "