Kayıt Tarihi: 17 Haziran 2016 Cuma 17:52
Milli Mücadele Yıllarında İşgal Edilip Kurtulan İlk Şehir "Karadeniz EREĞLİ"
EREĞLİ’NİN YAKIN TARİHİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI, KUTLAMA VS. YAPACAK OLAN SİYASİLER LÜTFEN BU YAZIMIZI İYİ OKUYUN! YEREL TARİHİMİZİ İYİ ÖĞRENİN!

Son zamanlarda özellikle Ereğli'nin yakın tarihi ile ilgili bilgi kirliliği ve kaynağı ve doğruluğu belli olamayan yerlerden kopyala-yapıştır mantığı ile alınan bilgiler ışığında siyasiler tarafından yapılan kutlama tarzı açıklamalardaki tarihi yanlışlar had safhada. 18 haziran 1920'de düşman işgalinden kurtulan Kdz. Ereğli'nin bu yıldönümü arefesinde yine siyasiler basın yolu ile kutlama ve anma mesajları yollarken beraberinde de tarihi hatalara imza atıyorlar.

CHP Zonguldak milletvekili Ünal DEMİRTAŞ'ın 18 haziran 1920 Ereğli'nin Düşman İşgalinden kurtuluşunun yıldönümü öncesi basına geçtiği " MUSTAFA KEMALLER, NİMET HOCALAR TÜKENMEZ!" başlıklı anma yazısındaki tarihi hataların gözümüze çarpması sonucu sorumlu gazetecilik anlayışı ile Ereğli'nin Kurtuluşu'nun gerçek hikayesini siz okurlarımızla bir kez daha paylaşmak istedik. Umarız siyasiler de bu yazımızı okur, yerel tarihimiz hakkında daha gerçek ve doyurucu bilgiler ışığında bundan sonra ki açıklamalarında aynı hatalara düşmezler. İşte 18 haziran 1920 Ereğlinin Düşman İşgalinden kurtuluşunun hikeyesi...

Kurtuluş savaşı dönemi anlatılırken Zonguldak ve civarındaki mücadeleler ve bu bölgeden özellikle batı cephesine yapılan lojistik destek maalesef tarih ders kitaplarında ya da dönemi anlatan çalışmalarda layıkıyla yer almamıştır.

Bu çalışmamızın amacı yerel tarih bağlamında özellikle Kdz. Ereğli’yi ve çevresini konu merkezi yapıp Kurtuluş Savaşımızı ve bölgedeki etkilerini incelemektir.

Bir barınak limanı olan Kdz. Ereğli’nin Kurtuluş Savaşı yıllarında önemi daha da çok artmıştır. İstanbul’dan Kocaeli ve Marmara bölgesi yoluyla, Anadolu’ya yapılan yardıma paralel olarak, İstanbul, Ereğli ve Akçakoca yolundan Anadolu’ya, Batı cephemize asker, silah, cephane ve kömür taşınması gerekiyordu. Bu yardımın bu yoldan yapılması zorunlu idi. Bu nedenle Ereğli’de Liman Başkanlığından başka Deniz Taşıt Komutanlığı ve gözetleme istasyonu da kuruldu. (1)

30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanması ile Karadeniz bir anlamda İngiliz, Fransız, Yunan ve Amerikan gemilerinin gölü haline gelmişti. İtilaf devletlerinin amacı Kömür havzasında egemenlik kurmak Doğu Karadeniz’den Kuvva-i Milliye’ye gelecek yardımı kesmekti. Bu amaçla Fransızlar 08 Mart 1919 tarihinde Zonguldak ‘a bir tabur asker çıkardılar.

Kuvva-i Milliye güçlerine takviye için İstanbul’dan yüklenen motorlar ve vapurlar özellikle Kdz. Ereğli, İnebolu, Karasu gibi limanlara gelmekteydi. Batı Karadeniz’in İğne adadan Sinop ’a kadar tek doğal limanı Kdz. Ereğli limanıdır. Kuvva-i Milliye güçleri kömür ihtiyaçlarını buradan temin etmiştir.

Kdz. Ereğli’nin merkezi Düzce olan iç ayaklanmalar ile karadan, İtilaf Devletlerinin savaş gemileri yüzündende denizden bir ateş çemberi içinde olması dışarı ile özellikle Akara ile bağlantısını kesiyordu. Ayrıca Yaylıoğlu Eftim Rumları kışkırtmakta, Kürt Ali ve Kanlı Ali eşkiyaları Ereğli ve çevresinde soygunlar yapmaktadır.(2)

Tüm bu olumsuz şartlar karşısında Rüştiye Öğretmeni Vezirköprülü Nimet Efendi, erdemli ve seçkin kişiliğiyle Kdz. Ereğli’lerin saygınlığını kazanan bu yurtsever öğretmen Kdz. Ereğli’nin uğrayacağı tehlike karşısında suskun kalmadı.

Bilginleri, de¬nizcileri ve öğrencilerini Kuvva-i Milliye ruhu etra¬fında birleştirmeyi ve vicdanının sesini “Kutsal Yemin” ile formüle etmeyi başardı.

KDZ. EREĞLİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ KURULUYOR

Mondros Ateşkes Antlaşması ve Zonguldak'ın iş¬galiyle, Ereğli'de bir uyanma ve ayaklanma Mustafa Ke¬mal'in 19 Mayıs 1919 parolası ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hazırlıkları başladı.

Belediye Başkanı Akmanoğlu Raşit, Nimet Efendi'yi ziyaret ederek, Fransız tehlikesinin Ereğ¬li'ye yaklaştığını anlatmış ve Hocam:

“Sizin inandığınız davaya bizde inanıyoruz. Ar¬kadaşlarla birlikte çalışacağız. Yarın akşam bizde toplanarak bir karara varmak zorundayız.” dedi.

“Memnuniyetle Akmanoğlu, zaten böyle bir tek¬lifi bekliyordum. Alacağımız karar inşallah memle¬ket için hayırlı olur.”

“Hiç şüpheniz olmasın hocam !”

Ertesi günü akşamı, Akmanoğlu'nun evinde Cöbekoğlu Hakkı, Evvelzamanların Hakkı, Hüseyin Ustaoğlu Nazif, Hacı Eyüp, Hacı Eşref, Cıbıroğlu Hacı Mu¬sa, Halil Ağa, Sarmısakçıoğlu Nazif, Haliloğlu Ali Rı¬za, Karamahmutoğlu Mehmet toplanırlar. Hoca Ni¬met Efendi Amasya genelgesinden söz ederek, Amas¬ya'da Hoca Kamil Efendi'nin Sultan Bayazit Camiin¬de yaptığı konuşmayı okumaya başlar:

“Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklâli ger¬çekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze al¬mak lazımdır. Padişah olsun, halife olsun, isim ve un¬vanı ne olursa olsun, hiçbir şahıs ve makamın hik¬meti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane kurtuluş çare¬si, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline el¬ması ve iradesini kullanmasıdır.

“Bizim burada alacağım karar, Mustafa Kemal'in “Ya istiklâl, Ya Ölüm” direktifi ve yakında gerçekle¬şecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve Mustafa Kemal'in yolunda olacaktır.”

Hocanın bu konuşması çok güzel sözleriyle tasvip edildi. Nimet Hoca konuşmasına devamla:“Bunun için Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin ku¬rulması ve “Kutsal Yemin” ile bu işe başlamamız ge¬rekmektedir.”

Konuklar abdestlerini aldılar. Masa etrafında top¬lanarak Kur'an-ı Kerim ve tabanca üzerine ellerini ko¬yarak, şöyle yemin ettiler:

“Vatan ve milletimizin kurtuluşu için sonuna ka¬dar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve emel¬lerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi... Billahi.”

Sonra Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kuruluş programını hazırladılar:

1- Kdz. Ereğli’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulduğu Mustafa Kemal Paşa'ya telle bildirilecektir.

2- Kdz. Ereğli, bir işgal hareketini silahla karşılayacaktır.

3-Bunun için askerlik yapmış ve savaşmış olan gönüllülerden Kuvva-i Milliye teşkil edilecektir.

4- Rumların taşkınlıklarına son verilecektir.

5-Kdz. Ereğli köylüleri bir cuma günü şehre davet edilerek bir miting yapılacak, memleketin içinde bu¬lunduğu durum onlara da anlatılacaktır.

Akmanoğlu Raşit Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına, Cıbıroğlu Musa Veznedarlığa seçildiler. Diğer üyeler Kuvva-i Milliye’nin silah, cephane giyim ve kuşam ih¬tiyaçlarını karşılayacaklar, miting için köylerde hazır¬lık yapacaklar, Kuvva-i Milliye saflarında yer alacak¬lardı.

Mustafa Kemal 21 Nisan 1920 tarihinde Kastamonu böl¬gesi komutanı Albay Osman Beye Sina kahramanlarından Yüzbaşı Ce¬vat Rıfat Beyi son derece önem kazanan bu bölgenin önemli noktalarında görevlendirilmesini emretmişti. Beypazarlı Emekli Yüzbaşı İzzet Dura bu sıralarda Ereğli'ye gönderilmiştir.

Albay Osman Beyin gönderdiği Yüzbaşı Cevat Rıfat Bey, kısa zamanda Bartın’dan başlayarak Ereğ¬li'ye kadar Kuvva-i Milliye'nin egemenliğini sağlamış ve Fransızların mızraklı atlıları ile Ankara yolunu tut¬malarına ve iç ayaklanmalarla işbirliği yapmalarına set çekmişti.

Ereğli'de Kuvva-i Milliye'yi örgütlendirme hazır¬lıkları yapılırken, Ereğli kıyılarında Fransız savaş ge¬milerinin sık sık dolaştığı görülüyordu.

Bu durum karşısında, Ereğli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tara¬fından cuma günü yapılacak toplantı için, Kaptaş, Cuma, Alaplı ve Yalı köylerine haber gönderildi.

Cuma günü sabahın erken saatlerinde Ereğli'ler, Yalı Caddesi, mezarlık sırtlarına dökülmüş bir bekle¬yiş içinde idiler.

Bugün Sultan Orhan ile yedi cami minarelerin¬den yükselen tekbirler bugüne başka bir anlam ka¬zandırıyor, bütün kalpler bu ilahi seslere yöneliyordu. Evvela önde Türk Bayrağı bir atlı grupla Kaptaştan gelenler, arkadan Cuma'lılar ilerliyordu. Hep bir ağız¬dan:

“Dört yüz aslandan bu vatan kaldı bize yadigar.” marşını söylüyorlardı. Bu marş kurtuluş yolunda çığ gibi büyüyen, halkın tarihi hatıralarını dile getiriyor, gönüllere ümit serpiyor ve gözleri sevinçle dolduruyordu.

Alaplı, Gülüç ve Yalı köyleri, mekik kayıklarla de¬nize açılmışlar, allı ve yeşilli elbiselerle Ereğli'nin kurtuluşunu denize işlercesine filo filo ilerliyor, söyle¬dikleri : .

“Karadeniz akar gider. Etrafını yıkar gider” marşı uğultular halinde sahili yalıyor, ruhlarda yankılar yaratıyor. Ümitsizliğin yüzlerdeki çizgilerini siliyor, ruh¬lar kadar yüzlerde gülümsüyordu.

Minarelerden yükselen ezan sesleri namaz vak¬tini haber veriyor, abdestini alanlar Sultan Orhan ca¬miine koşuyordu. Tekbirlerle namaz başlıyor, min¬berden irad edilen nutuk ve mihrapta okunan Fetih ve Saf sureleri, cemaatin safları arasına yayılıyor. Ereğli halkına ve gençlerine kurtuluş yollarını ilham ediyordu.

Namaz bitiyor, siyaha boyanan nazlı bayrak çeki¬liyor, halk saf saf Uzun Mehmet Parkına doğru yürü¬yüşe geçiyordu. Tekbirler kesiliyor “İzmir Türk'ün¬dür. Bu vatan Türk kalacaktır. Yaşasın Türk Milleti!” coşkusuyla ilerleyen alay Uzun Mehmet Parkında yerini alıyor.

Ereğli'nin ünlü hocası Nimet Efendi kürsüye çı¬kıyor ve şu konuşmayı yapıyor:

Sayın dinleyiciler, Çanakkale ve Kafkas Ga¬zileri!

Bugün ulusça mübarek vatanımızın parçalanma¬sı, namus ve haysiyetimizin ayaklar altına alınması tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her karış toprağı şehitler kanı ile yoğrulan kutsal vatanımıza el uzatılıyor. İzmirliler ve Batı Anadolu halkı silahlarıyla dağa çıktılar düşmanı Akdeniz'in çukurlukların¬da kahredeceklerdir.

Aziz Hemşerilerim!

Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza lâ¬yık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gel¬miştir. Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim.

Hoca çok heyecanlıdır. Tozpembesi yanakların¬dan akan gözyaşlarını tutmağa çalışmaktadır.

Genç yavrularım!

Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir'in Malazgirt'in, Fetih'in aslanları gibi kurşundan kenet¬lenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok ede¬ceksiniz. Şehit ve Gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.

Gaziler ve Kahramanlar!

Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz de¬ğildir. İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet de¬ğildir.

Büyük tehlikeyi önlemek Kuvva-i Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır. Çanakkale ve İzmir-de akan kanlarla, Batı Anadolu'nun tarihi sınırı çizi¬liyor. Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız. Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. “Misakımız” bu olacaktır.

Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal'in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam Dininin bugün içimizde ya¬nıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır. Çünkü hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrun¬da savaşıyoruz Cenabı Hak bizimle beraberdir.

Derslerinde “Kuvva-i Milliyeci olalım” konuşma¬larını yapan Hamidiye Medresesi Müderrislerinden Müftü Mehmet Çimenoğlu'nun veciz duası ile ve amin... amin... Sesleri ile toplantı sona eriyor.

FRANSIZ İŞGALİ BAŞLIYOR

1920 yılı Haziran ayı başlarında Ereğli limanına gelen Fransız filosu bir subayını yanındaki tercümanla beraber karaya çıkararak kaymakamlık binasına gidip korsanlık ve haydutluk olayları karşısında menfaatlerini korumak için Herakleia Tepesine asker çıkarıp kamp kuracaklarını, dirlik ve düzeni korumak için Osmanlı devletine yardımcı olacaklarını bildirir.

Fransızlar bu istekleri ile Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7.Maddesini uygulamak istiyorlardı. Amaçları kömür ocaklarına ve limana egemen olmak, Ereğli ve Akçakoca’dan, Batı cephesine yapılacak yardımı önlemek TBMM’ye karşı çıkan iç ayaklanmalarla işbirliği yaparak, Yunan ilerleyişini desteklemekti.

Bu durum karşısında Ereğli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bir heyet kurarak “Ereğli’de dirlik düzensizlik olmadığı, bir işgal karşısında yurtlarını ve kutsal haklarını koruyacaklarını, doğacak olaylardan sorumlu olmayacaklarını” bildirmek üzere Amiral gemisine gönderdi. (3) Fransız Amiral gemisine Liman Reisi Nazmi Bey (AKPINAR), Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi Nimet Hoca, Belediye Reisi Akmanoğlu Raşit Efendi (AKMAN), Aza Eşref Efendi ve Hacı Musa’dan Kurulu bu heyet sandalla ulaştı. Sandala liman dairesi görevlilerinden İhsan (AKMAN) Efendi de binmişti. Nimet Hocanın tercümanlığında konuşma başladı. Fransız kumandanı şehri işgal edeceklerini bildirince Nimet Hoca burada top tüfek olmadığını ancak karaya çıktıkları takdirde onlarla ölünceye kadar savaşabileceklerini söyledi. Ereğli temsilcileri kumanya almak üzere karaya ve çarşıya gelecek Fransız denizcilerine kolaylık gösterebileceklerini söylediler. İki saat boyunca süren konuşmalardan olumlu bir sonuç alınamadı. Gemiden ayrılan heyet işgalin ne zaman başlayacağını aralarında kestirmeye çalışıyordu. Fransızların işgale kararlı olduklarını anlayan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı Akmanoğlu Raşit Bey ve Cöbekoğlu Hakkı Efendi (CÖBEK) Postane’ye koşarak makine başında durumu Ankara’ya Mustafa Kemal’e bildirdiler. (4) Mustafa Kemal bu telgrafa aynı gün cevap verdi. Mustafa Kemal’in verdiği karşılık emirde “Vatanımızı kurtarmak için yediden yetmişe kadar savaşmak zorundayız. 5000 kişilik yardım kuvveti gönderiyorum.” özetinde idi.

İlk önlem olarak emekli subay ve Ereğli Kuvva-i Milliye Komutanı İzzet Bey (DURA) milislerini Keşiftepe sırtlarına yerleştirerek üç karakol halinde siperlere girip kaleyi koruma yolunu tutmuşlardı. Fransızların yapacağı saldırı karşısında halk köylere taşınmış hükümet ve memurları ateş alanı dışında kalan Viran Köyüne çekilmişlerdi.

Nihayet beklenen uğursuz gün geldi. Fransızlar 08 Haziran 1920 günü Baba burnuna 2 gambot yaklaştırarak 3 makineli tüfekli bir piyade bölüğünü çıkardılar. Keşiftepe ve Kestanelik sırtlarından hastane üzerinden şehri işgale başladılar. Savaş gemileri ile Ereğli’yi ve limanı topa tuttular. Burada bulunan Kuvva-i Milliyecilerimiz ilk savaşını vererek çekilmek zorunda kaldılar.(5)

Fransızlar Ereğli’yi işgal ederken Zonguldak’ta olduğu gibi Ereğli halkından bir tepki gelmeyeceğini umuyorlardı. Fakat halk ve çevredeki Kuvva-i Milliye güçleri Fransız işgaline karşı direnmekte kararlıydı. Nitekim Fransızların Ereğli’ye asker çıkaracakları haberi üzerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti önderliğinde direnme kuvveti kurulmuştu. Bu kuvvet Mevki Kumandanı Binbaşı İzzet (DURA) ve Kazım Beylerle arkadaşlarının Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti azalarıyla birleşip, Millet bahçesinde genel bir toplantı yapmaları sonucu oluşturulmuştu. Müfrezeye gönüllü olarak askerlik yapmış, savaşmış olanlardan 200 kişi alınmıştı. (6) Bu arada Mustafa Kemal Paşa’nın talimatına rağmen, Ereğli Kaymakamı Sabri Bey İstanbul Hükümeti taraftarı tutum ve davranışlar sergilemiştir. Ereğli Kaymakamı Sabri Bey, Damat Ferit Paşa’nın Zonguldak’a Mutasarrıf Vekili olarak gönderdiği Kadri Bey ile ilk önce işbirliği yapmıştır.

Ayrıca Sabri Bey Fransızların 08 Haziran 1920 tarihinde Ereğli’yi işgal etmelerine tepki göstermediği gibi, ilgili makamları işgalden altı saat sonra haberdar etmiştir. Fransız işgalinin ilk gününde Ereğli’ye gelen Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey’i dahi durumdan haberdar etmemiştir. Aynı zamanda Sabri Bey, Ereğli Hürriyet ve İtilaf mensupları ile işbirliğinde bulunmaktan da kaçınmamıştır.

Sabri Bey, belirtilen tutum ve davranışları, özellikle Fransızların Ereğli’yi işgalleri karşısında takındığı davranışı sebebiyle Tunalı Hilmi Bey’in şikayeti üzerine görevinden alınmıştır. (7) Kuvva-i Milliye komutanı İzzet (DURA) Bey Fransızların durumunu saptamak için Liman Dairesi görevlilerinden İhsan (AKMAN) Beyi gönüllü olarak görevlendirdi. İhsan Çavuş Pazar dönüşü sırtında küfesi ile Han deresi yolundan Keşiftepe’ye gönderildi. Keşiftepe ve Kemer köyü muhtarı ile temasa geçerek Kuvva-i Milliye komutanlığına Fransızların kuvvetleri ve hareketleri hakkında her gün bilgi iletmeyi sağlayacaktı. Çok tehlikeli olmasına rağmen bu vatansever adam milli casusluğu seve seve yaptı. (8) İhsan Çavuş (AKMAN) Fransızların siperlerini ve kuvvetlerini öğrendi. Ortalıkta başıboş dolaşan köylülere gerekli izahat ve emirleri verdikten sonra Ereğli’ye geri döndü. Fransızlar onun casus olabileceğinden şüphelenmediler bile.

Aynı zamanda Kastamonu Mıntıka Komutanı Albay Osman Bey hemen Devrek milis komutanı Muharrem’e telgraf gönderip Ereğli’ye yardım’a gitmesi emrini vermişti. Bu talimat üzerine Devrekli Muharrem 32 kişilik kuvveti ile Ereğli’ye gelerek Akropol Kadı Tarlası tepelerinden Kestaneci köyüne kadar olan kısma savaşçılarını yerleştirdi.

Diğer taraftan aynı gün Ankara hükümetince Kefken’de bulunan İpsiz Recep’e de aynı mahiyette emir verildi. İpsiz Recep bu emir üzerine kuvvetlerini toplayarak Ereğli’ye geldi. Bu kuvvetler Göztepe’den Gülüç Çayına kadar olan alanı tuttular.

FRANSIZLARA KARŞI DİRENİŞ

Kuvva-i Milliye’nin aldığı tedbirleri etkisiz hale getirmek için Fransızlar 09 Haziran 1920 günü üç koldan saldırıya geçtiler. Ancak Kuvva-ı Milliye’nin çok sıkı ateşi ile karşılaştılar. Kaleden yapılan ağır ateş baskısı altında bazı siperlerde düşman ile süngü savaşı dahi yapıldı. Ereğli Kuvva-i Milliyesi ile İpsiz Recep ve Devrekli Muharrem Kuvvetlerinin bu müşterek saldırıları sonunda Fransızlar bozguna uğrayarak tel örgülerin arkasına çekildiler.

10 Haziran 1920 sabahı Fransız kuvvetleri Keşiftepe ve Kestanelik sırtları ile Hastane yönünden Kuvva-i Milliye siperlerine yeniden saldırdılar. Ancak şiddetli bir direnişle karşılaştılar. Yapılan göğüs göğse çarpışmalar sırasında Fransız kuvvetleri 1 subay ve 36 er kaybettiler direniş müfrezesinden de yaralananlar oldu. (9)

Ereğli’deki Fransız işgali ve buna karşı direniş ile ilgili Tunalı Hilmi Bey TBMM’de 1920 yılının Eylül ayında 72.toplantıda şu tespitlerde bulunmuştur:

“Fransızlar Ereğli’yi işgale teşebbüs ettiler. Oraya vardığımın ertesi günü bir takım hilelerle karaya çıktılar. Dördüncü günü 70 kadar kahraman Kuvva-i Milliyeci bunların 300 kadar siperler içinde bulunan kuvvetleri üzerine ateş açtılar. Ve kendilerine 36 neferle, Halil ( EKREN ) Ağanın ilk kurşunu ile bir subay maktul verdirdiler. (10 Haziran 1920)

Arkadaşlar buradaki hastanede gördüğümüz manzara karşısında GLADISTON’un (İngiliz Başbakanı) bir sözünü hatırladım. Melun diyordu ki “İnsan neslinden olmaktan utanıyorum, çünkü Türkler de insan neslindendir...” Fransızların böyle yaptıklarını görünce insan yaratıldığıma bende utanıyorum.

Sonra liman fenerini söndürmüşler geceleri yakmıyorlardı. Hastanede ne kadar ilaç şişesi, vesaire kudurgan ayaklar altında çiğnenmişti. Hastanenin iki odasından ikisini de tamamen bizim askerlerimiz üzerine mitralyöz sıkmak için kullanmışlardır. Ve oradaki mitralyözlerden kalmış binlerce fişek kovanı bulunuyordu. (Tarih kaydetsin)”

Bu saldırıda Fransızlar birçok ölü vermelerine rağmen sökülüp atılamadılar. Makineli tüfeklerle Yenimahalle’yi sürekli olarak taradılar. İşgal bölgesi olarak, Ereğli kalesinden deniz kıyısına kadar tel örgü çekerek Yenimahalle’ye egemen oldular. Ve Fransız bayrağı çektiler. (10) Fransızlar ummadıkları bir direnişle karşılaşınca Ereğli’yi dize getirmek için tekrar harekete geçtiler. Fransız donanması şehri bombardıman etti. Fransızlar ayrıca kuvvetlerini takviye etmek için Ereğli’ye bir kruvazör ve 2 gambot desteğinde bir bölükten fazla bir Senegal kuvvetiyle bir makineli tüfek bölüğü ve 2 top daha çıkardılar.

KARADENİZ EREĞLİ KURTULUYOR

Takviye edilen Fransız kuvvetleri 11 Haziran sabahı tekrar saldırıya geçti. Ereğli Kuvva-i Milliyesi Mustafa Kemal Paşanın talimatı gereğince karşı koydu. İki kuvvet arasında şiddetli çarpışmalar oldu. 15 Haziran tarihinde Fransızlar tekrar Ereğli’deki kuvvetleri takviye ettiler. Bolu’daki Mürettep Fırka (Tümen) Kumandanı Nazım Bey “Erkanı Harbiye Umumi Riyasetine” (Genel Kurmay Başkanlığına) gönderdiği telgrafında Fransızların Ereğli’de 37 yaralısı ve 1 Zabit (Subay) ile 55 neferinin (Asker) maktul düştüğünü (öldüğünü) bildirdi.

Fransızlar her taraftan Ereğli’ye kuvvetler gelmekte olduğunu uçaklarla gözledikten sonra Ereğli’den çekilme hazırlıklarına başladılar. Fransızlar kaledeki askeri silah, cephane ve mühimmatı sahile taşıyarak gemilere yüklemek için gayret sarf ettiler. 18 Haziran 1920 sabahı ezan okunurken Ereğli Kuvva-i Milliyesi Fransızlara karşı saldırıya geçti. Fransızlar bu ani saldırı karşısında silah ve cephanelerini bırakarak Ramazan Bayramı sabahı çekilmeye başladılar.

Ereğli Kuvva-i Milliyesi çevreden gelen milli kuvvetlerin yardımıyla (*Devrekli Muharrem ve çetesinin de bu mücadelede büyük payının olduğu belirtilmektedir.) Fransız kuvvetlerini Ereğli’den atmayı başarmıştı. Bu müfrezenin emrinde Fransızlara karşı savaşanlardan bazıları şunlardır: Karamahmutzade Mehmet (KARAMAHMUT), Saraç Tahsin, Tevfik (METE), Mazlumcuzade İsmail, Mazlumcuzade Galip, Caferoğlu Hasan (CANVER) Halil Ağa ve Gümrükçü Abdülkadir Bey’lerdi. Bunlardan başka Kolsuz Ahmet Ağa da arkadaşlarıyla kahramanca savaşmıştı. Ereğli’de Fransız askerlerine karşı ilk kurşunu Halil Ağa (EKREN) atmıştır.

TBMM Hükümeti Ereğli’nin Fransız işgalinden kurtarılması için faaliyete geçmişti. Bolu üzerinden bu yöreye sevk edilen kuvvetler Ereğli’ye girdikleri saatlerde Fransızlar da şehri tamamen tahliye etmişlerdi. Şehir merkezinde hiçbir Fransız kalmamıştı.

Bunu 11.Tümen Komutanı Arif Bey şu telgrafıyla bildirdi:

Ankara’da Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

1-Şimdi Alaplı mıntıka Müdüriyetinden alınan malumata nazaran Ereğli tamamen tahliye edilmiş ve hiçbir Fransız kalmamıştı.

2-Büyük Millet Meclisi Riyaseti celilesine, Ali Fuat Paşa Hazretlerine, Nazım Bey’e arz olunmuştur.

18 Haziran 1336

11.Tümen Komutanı

Arif (11)

KAYNAKLAR:

(1) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa 5,6

(2) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa 7

(3) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa 8-14

(4) Can CANVER, Kurtuluş Savaşında Batı Karadeniz Sayfa 148

(5) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa: 15

(6) Can CANVER, Kurtuluş Savaşında Batı Karadeniz Sayfa: 148

(7) Prof. Dr. Ali SARIKOYUNCU, Zonguldak Ve Havalisinde Milli Mücadeleye Zarar

Verici Faaliyetler Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 23, Cilt: VIII, Mart 1992

(8) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa: 16

(9) Can CANVER, Kurtuluş Savaşında Batı Karadeniz Sayfa 150,151,152,153

(10) Tahsin AYGÜN, Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi Sayfa 15,16

(11) Can CANVER, Kurtuluş Savaşında Batı Karadeniz Sayfa: 157,158,159

 
Gösterim : 5115
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 22297891, Bugün: 353 kez ziyaret edilmiştir.