Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık artışa gitmeyi kararlaştırdık" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2.5 saat süren toplantı sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Siyasi ve ekonomik olarak kendi yolumuzu çizmeye her teşebbüs edişimizde kendimizi darbelerin, istikrarsızlıkların, krizlerin içinde bulduk. Büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi sayesinde nihayet kendi hedef ve vizyonunu belirleyip, uygulayabileceği iklime kavuştuk.
Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin eden, uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Kendi ekonomik ve sosyal programlarını hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Medeniyet ve tarih birikiminin farkına varmış, bunun gerektirdiği insani duruşu her alanda ortaya koyabilen bir ülkedir.
“ARTIK YAZIŞMALARDA ‘TÜRKİYE’ ADI KULLANILACAK”
Geçtiğimiz hafta BM’de ülkemizin uluslararası alandaki resmi adını Turkey’den Türkiye’ye çevirmiş olmamız da işte bu yeni dönemin sembollerinden biridir. Kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız göğüslerini gererek ülkelerin adını Türkiye olarak ifade edebileceklerdir.
Bugün kabine toplantımızda bu kararı da aldık. Nitekim BM’de de bu yazışma gündeme tamamıyla girmiş durumdadır. Düne kadar bize yapamazsınız dedikleri ne varsa hepsini yaptık, yapmayı sürdürüyoruz.
“NEREDEN GELDİĞİMİZİ VE NEREYE GİTTİĞİMİZİ BİLİYORUZ”
Düne kadar bize altından kalkamazsınız dedikleri ne varsa hepsinin altından kalktık. Türkiye üzerine konan ipotekleri kaldırmış bir ülkedir. Bu sayede geçtiğimiz 20 yılda ürettiğimiz milli gelirin dörtte birini yatırımlar için kullanarak, istihdamı yüzde 42 yükseltmeyi başardık.
Biz alt yapımızı yeni baştan inşa ederek etki alanımızı inşa ederek ülkemizi geleceğe hazırladık. Mandacı zihniyetlerin, müstemleke heveslerin anlayamadıkları hakikat işte budur.
Sınır ötesi harekatlarımızdan NATO içindeki tartışmalara, küresel krizlere karşı tutumlarımızdan her alanda bu idrak noksanlığını görmek mümkündür. Biz neyi, niçin, nasıl yaptığımızı biliyoruz. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biliyoruz. Milletim müsterih olsun, gönlünü ferah tutsun.
“DÜNYADA ORMAN VARLIĞINI YÜKSELTEN NADİR ÜLKELERDEN BİRİYİZ”
Parlak bir gelecek bizi bekliyor. Büyük ve güçlü Türkiye inşasında kat ettiğimiz her mesafe atılmış bir adımdır. Yeter ki birlik, beraberlik ve kardeşliğimize halel getirmeyelim. 2053 vizyonunun bir afaki söylem değil hızla yaklaştığımız bir hakikat olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Bizim hayallerimiz de, vizyonlarımız da, hedeflerimiz de milletimizin güvenliği, huzuru ve müreffeh geleceği içindir. Biz bu rakamları rastgele seçmediğimiz gibi lafta da bırakmıyoruz. Bizden sonraki nesillere bırakacağımız 2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz.
Çevreden başlayarak tüm hizmet alanlarındaki hazırlıklarımızı uygulamalara, planlara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına sadece salon toplantıları yapar veya sokakları yakıp, yıkarken biz daha yeşil çevrelere imza attık.
Dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biriyiz. Ülke genelinde korunan alan miktarını yüzde 12’ye varan artırarak tabiat güzelliklerimize adeta şemsiye oldu.
81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi projesine başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir. Hedefimiz Evliya Çelebi’nin bir sincabın Edirne’den Kars’a toprağa basmadan ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu tasvirini hayata geçirmektir.
“İKLİM KANUNU’NUN HAZIRLIKLARINA BAŞLADIK”
Paris İklim Anlaşması’na taraf olurken daha adil bir dünya için, mazlum ve mağdurların haklarını koruyacak perspektifle hareket ettik. 2053 vizyonumuzun merkezine iklim değişikliğiyle mücadele programımızı yerleştirdik. İklim Kanunu’nun hazırlıklarına başladık. Enerjiden güneşten, rüzgara yenilenebilir kaynaklara yatırımları daha da arttırıyoruz.
Temiz ulaşım ağını genişletiyor, demiryolu ve denizyolu taşımacılığını teşvik ediyoruz. Atık yönetiminde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım olayını yüzde 60’lara çıkarmayı planlıyoruz. Ormanları genişleterek yeşil koridorları arttırarak tabiat temelli çözümlerle karbon dengesini sağlıyoruz.
Tüm imkanlarımızı yeşil kalkınma seferberliğine dahil ediyoruz. Finansmanda temiz üretim modellerine yönelik yatırımları destekleyerek ülkemizin cazibe merkezi haline gelmesine katkı veriyoruz. Afetlerde vatandaşlarımızın zararlarını hızla telafi ederek mağduriyetlerin önüne geçiyoruz. Yeşil dönüşüm hamlesinin tüm eğitim kademelerinde müfredata girmesini sağlıyoruz.
İklim elçileriyle gençlerimizi uzman düzeyinde yetiştirip iklim dostu dönüşüm süreçlerine dahil ederek yeni sektörler yeni istihdam alanları oluşturuyoruz. İklim Değişikliğiyle Mücadele Türkiye Modeli vizyon belgesi ile tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini de ihmal etmiyoruz.
“BURADA KAZANAN KİM? TUZU KURU BİR KESİM”
Biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz. Türkiye 2053 hedeflerine ulaşacak inancı ve kararlılığıyla gerisini takdiri ilahiye ve milletimizin irfanına bırakıyoruz.
Geleceği başkalarının yaptıklarını izleyerek değil kendisi bizzat inşa ederek şekillendirmeye talip her bir evladımıza şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye’nin geldiği yol özellikle bunu yol ayrımı olarak kabul edecek olursak en çok tartışmaya sebep olan tercihi hiç şüphesiz ekonomi programı olmuştur. Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kuran kesin inançlılar ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya çalışmamaktadır.
Enflasyon bir sorun mudur? Evet bir sorundur. Ama Türkiye’nin sorunlarının asıl sebebi tek başına bu başlık mıdır? Eğer öyle olsaydı geçmişte sayısız defa uygulanan enflasyonla mücadele programları sayesinde ülkemiz tüm sorunları çözmüş olurdu. Ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu, yanlış tedavilerin uygulandığı bir gerçektir.
Türkiye ekonomisini belli çizginin üzerine çıkartmayarak yüksek faizle yıllarımız heba edilmiştir. Bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımı ile başlıyor. Batının ekonomi mecralarına göbek bağıyla tabi olanlara göre enflasyon insanların ve kamunun aşırı tüketiminden kaynaklanıyor.
Tüketimi azaltıp, fiyatları düşürmek olarak düşünülüyor. Burada kazanan kim? Tuzu kuru bir kesim. Dışarıdan gelen sıcak para sahibi onlar. Ucuzlayan döviz sebebiyle ülkeyi yabancı tüketim ürünlerin pazarı haline getiren ithalatçıları unutmamak lazım. Peki kaybeden kim? İşsiz ve aşsız kalan, umutları törpülenen milyonlar.
“BİZDE TALEP KAYNAKLI BİR FİYAT ARTIŞI YOK”
Biz tercihimizi faizleri yükselt baskısıyla ülkeyi soymak için ellerini ovuşturanlardan değil, istihdamı arttırarak milyonlardan yana kullandık. Tercihi finansal illüzyonlardan yana kullanmak, ülkeyi emperyalist mandalara peşkeş çekmek demektir.
Hadi bize inanmıyorlar, hiç değilse kendi putlarına, ideolojik efendilerine kulak versinler. Uluslararası kuruluş başkanları bile faiz konusunda ezberlerin bozulması gerektiğini söylüyor. Türkiye için eskinin köhne enflasyon faiz denkleminde ısrar etmek gafletten kaynaklanmıyorsa alenen ihanet teşebbüsü demektir.
Bizim ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır. Yaşananlara enflasyon diyebilmemiz için kamunun harcama disiplininin kaybolması demektir. 19 yıldır üzerinde hassasiyet gösterdiğimiz konu bütçe sistemidir.
Bizim dönemimizde hem evi hem arabası olan kişi sayısı yaklaşık 3 kat arttı. Vatandaşlarımızın borçları da özel sektörümüzün borçları da milli gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde.
Faizi artırarak zengini daha zengin fakiri daha fakir yapacak emperyalist finans kurumlarının dayatması ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktık. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı ekonomi programımızı uygulamaya başladık.
Bu programla insanlarımızın canını yakan, hayatını zorlaştıran fiyat artışlarını nasıl engelleyeceğiz? Normal şartlarda üretim azlığı, talep fazlalığı sebebiyle fiyat artışları ortaya çıkar. Bizde talep kaynaklı fiyat artışından söz edilemez. Üretim tarafında üstesinden gelinemeyecek herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz.
Sorunun bir tarafında vatandaşlarımızın bir kısmının tasarruflarını hala döviz cinsinden yapmaktaki ısrarı var. Diğer tarafta büyüyen ekonomimizin gerektirdiği ithal ve küresel ağların ortaya çıkardığı döviz talebi var. Bunun için vatandaşlarımıza kur korumalı mevduat gibi, konut kredisi gibi, tasarruflarını kendi paramıza kaydıracak alternatifler sunuyoruz.
“BU İKTİDAR FAİZİ ARTIRMAYACAKTIR”
Bu iktidar faizi artırmayacaktır. Biz faizi düşürmeye devam edeceğiz.
BİNA YALITIMI İÇİN KREDİ
Türkiye’nin demokratik hukuk devleti niteliğini güçlendirmek için kesintisiz şekilde sürdürdüğümüz reformları 24 maddeden oluşuyor. Teklifte hakim ve savcı yardımcılığı sistemi getirerek, 3 yıllık temel öğretim ve son eğitim süreciyle bu unvanların kazanılması ön görülüyor.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler önemli noktada ciddi değişimler getiriyor. Hakim ve savcıların en iyi eğitimi alarak göreve hazırlanmaları hedefleniyor. HSK ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu programlarını en geç 2 yılda bir yerinde denetim yapılacak. Noter atamalarının hızlandırılmasının yanında bu meslek grubuna tapu siciline şerh koyma, taşınmaz satış sözleşmesi yetkisinin verilme hususları yer alıyor.
Yalıtımlı konut sayısını arttırmak için yeni bir çalışma başlatıyoruz. Vatandaşlarımıza binalarının yalıtım çalışmalarında kullanılmak üzere daire başında 50 bin liraya kadar 60 ay vadeli 0,99 faizle kredi imkanı getiriyoruz.
Hem aile bütçesine hem devlet bütçesine olumlu katkısı olacağına inandığım bu paketle ilgili detaylar ilgili bakanlıklarımız tarafından karşılanacaktır.
Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz 98 milyar liralık sosyal yardımla ihtiyaç duyan her vatandaşımızın yanında olduk. Bu yıl sosyal yardım bütçemizi daha da güçlendiriyoruz. Bu kapsamda Türkiye Aile Desteği programıyla ekonomik olarak dezavantajlı, ancak mevcut programlardan yararlanamayan kesimlere yönelik 15 milyarlık yeni bir paketi daha gündeme alıyoruz.
Vatandaşlarımız bu programa Haziran ayından itibaren başlayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ana okulları veya ana sınıflarına çocuklarını kaydettiren aileler için de bir destek programı oluşturduk. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yardımından faydalanmış aileler başvurabilecektir.
Memurlarımızın ek gösterge düzenlemesiyle ilgili çalışmayı tamamladık. Meclisimizin takdirine sunacak duruma geldik.* İlk gündeme geldiğinde öğretmenlerimize polislerimize sağlık çalışanlarımıza ve din görevlilerimize, ek göstergelerini 3600’e çıkarma sözü vermiştik. Ancak sadece bu kesimler için yapılacak artışın adaletsizliğe yol açacağını gördük.“TÜM MEMURLARIN EK GÖSTERGELERİNDE 600 PUAN ARTIŞ OLACAK”* Bunun için tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gitmeyi kararlaştırdık. Önümüzdeki yılbaşından itibaren yararlanılacak.* Genel müdür yardımcılarının ek göstergeleri 3 bin 600’den 4 bin 400’e, şube müdürü, ilçe müdürü seviyesindeki yöneticilerin ek göstergeleri de 2 bin 200’den 3 bine çıkacak.BİR MEMURUN EMEKLİ AYLIĞI VE İKRAMİYESİ NE KADAR OLACAK?* Ek göstergesi 3600’e çıkan 30 yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığı bin 234 ile bin 391 lira arasında, emekli ikramiyesi ise 44 bin 500 ile 50 bin 150 lira arasında artacaktır.* Yapılan artışlar elbette, halen emekli olan kamu görevlilerinin maaşlarına da yansıtılacaktır.* En büyük hassasiyetimiz, istihdamı koruyup, gelir kaybını telafi ederek, fırsatçıların önünü keserek insanımızın üzerine kalıcı yük binmesine engel olmaktır.* Memurlarımızın maaşlarında küçük de olsa artış sağlamasının ötesinde asıl emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarında ciddi kazanımlar getiriyor.”