Reflü, mide yanması, göğüs ağrısı, yutma güçlüğü ya da besinlerin takılması, ağrılı yutma, ses kısıklığı, farenjit ileri evrede inatçı öksürük ve mide içeriğinin solunum yollarına kaçması ile uykudan ani uyanma gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Gaströzofageal Reflü Hastalığı (GÖR), toplumda her 5 kişiden birinde ortaya çıkıyor.
Reflü cerrahisinde farklı ameliyat seçenekleri de bulunuyor. Özellikle kapalı yani laparoskopik yöntemlerle yapılan ameliyatlar hastaların kısa sürede normal yaşamlarına dönmelerine imkan tanıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Mustafa Gök, reflü tedavisinde uygulanan kapalı cerrahi yöntemleri hakkında bilgi verdi. “Mide asidi yemek borusuna zarar veriyor” diyen Op. Dr. Mustafa Gök, “Mide içeriğinin ve asitlerinin mideden yemek borusuna doğru geri kaçması anlamına gelen reflü, tedavi edilmediği takdirde mide içeriğinin boğaza ve akciğerlere kadar giderek ciddi şikayetlere yol açtığı bir tablo oluşturabilmektedir. Yemek borusunun uzun süreli mide asidi ile teması sonucunda bu bölgede yaralanma, kanama ve daralmalar görülebilir. Tedavi edilmeyen reflü sonucu toplumda yüzde 3′e varan oranda ‘Barret Özefagusu’ gelişebilir. ‘Barrett Hastalığı’ mutlaka teşhis ve takip edilmesi gereken bir sorundur. Çünkü Barrett hastalarının yaklaşık yüzde 1′inde kanser görülebilmektedir.” şeklinde konuştu.
Op. Dr. Mustafa Gök, inatçı öksürük reflü belirtisi olabileceğini belirterek, şunları söyledi: “Reflü şikayetleri birçok hastalığın belirtileri ile benzerlik gösterebilir. Nedeni bulunamayan inatçı öksürüğü olan her üç hastanın ikisinde reflü vardır. Hastalarda göğüs ağrısı nedeniyle kalp hastalığının varlığından şüphelenilerek kalp muayenesi ve anjiyo yapılmasına sık rastlanılmaktadır. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde geceleri öksürük nöbetleri olabilir.”
TEDAVİDE UYGUN HASTAYA İLAÇ YA DA CERRAHİ YAKLAŞIMI
Op. Dr. Mustafa Gök, reflü tedavisi, cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemler olmak üzere iki ayrı başlık altında değerlendirildiğini anlatarak, “Hangi yöntemin izleneceği ise hastanın mevcut durumu inceledikten sonra karar verilmelidir. Cerrahi olmayan yöntemlerle sınırlı başarı elde edilebilir. Her ne kadar ilaç kullanımı komplikasyon gelişimini azaltsa da sürekli ilaç kullanımı birçok istenmeyen yan etkiye neden olabilir. Reflüde ameliyat; eğer hastanın geniş mide fıtığı, şiddetli ve özellikle de kanamalı yemek borusu iltihabı ve hasarı, yemek borusunda daralma, asit reflüsüne bağlı şiddetli bronşit, pnömoni ve boğaz problemleri varsa, ilaç tedavisine yanıt vermiyorsa, hasta tekrarlayan şikayetleri nedeniyle ilaç kullanmayı istemiyorsa ameliyatla tedavi gerekir.” dedi.
Reflü cerrahisinde farklı ameliyat seçenekleri bulunduğunu da hatırlatan Op. Dr. Mustafa Gök, şu bilgileri verdi: “En çok uygulanan teknik ise ‘Nissen funduplikasyonu’dur. Bu ameliyat tekniği laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılmaktadır. Midenin en üst kısmı, yemek borusun en altında kalan karın içindeki bölgenin etrafına sarılır. Ameliyattan sonra gaz sıkışması sendromu, hızlı mide boşaltımı sonrası hazımsızlık, kusamama ve küçük hacimli beslenme gibi şikayetler görülebilir. Ancak bu sorunlar genellikle 6 ayda kaybolur.”
AMELİYAT SONRASI 7 GÜNDE İYİLEŞME
Op. Dr. Mustafa Gök, hastalar ameliyat sonrası 6 -8 saat içinde oda içerisinde dolaşarak ve ihtiyaçlarını giderebilir duruma geldiğini belirtti. Gök, hasta mesleki durumuna göre ameliyattan 1 hafta sonra işine dönebileceğini anlatarak, “Ameliyatın ertesi gününde sulu gıdaya başlayabilir ve bir hafta sonra yumuşak yarı katı gıdalar tüketebilir. Üç hafta sonra ise diledikleri katılıkta gıda alabilir. Ameliyat sonrası genelde yemek borusu çevresinde gelişen ödem sonucu ve yemek yeme sonrası şişkinlik ve ağrı hissedilebilir. Bu nedenle ameliyat sonrası özellikle erken dönemde gazlı içecekler ve sakız çiğneme gibi midede gerginlik yaratacak etkenlerden uzak durmakta yarar vardır.” diye konuştu.