Kayıt Tarihi: 1 Ekim 2024 Salı 17:38
1999 YILINDA DEPREMLER, KASIRGALAR VE HAARP
1999 senesi dünyada beklenmedik büyük tabiat olayları meydana geldi. Sadece okyanuslarda oluşan büyük kasırgalar batı Avrupayı vurdu. Kasırgalar, su üzerindeki ılık nemli hava yükselmeye başladığında oluşur. Yükselen havanın yerini daha soğuk hava alır ve bu süreç, büyük bulutlar ve gök gürültülü fırtınalar oluşturmaya devam eder. Kasırgalar, tropik sulardan ısı emen güçlü hava olaylarıdır. Bu şiddetli fırtınalar okyanus üzerinde oluşur ve genellikle tropikal bir dalga olarak başlar nem açısından zengin tropik bölgelerde hareket eder. Avrupa kıtasında kasırga olmaz genelde.

Adı ne olursa olsun, tropikal siklonların hepsi aynı şekilde oluşur. Kasırgalar, ekvator yakınındaki ılık okyanus suları üzerinde oluşurlar. Kasırgaların oluşması için bölgede ılık okyanus suyu ve nemli hava olması gerekir. Okyanusun üzerindeki ılık, nemli hava yüzeye yakın bir yerden yukarı doğru yükselir ve soğur, bulutlar ve gök gürültülü fırtınalar oluşturur. (Resim 001)

Lakin 1999 yılında Fransa başta olmak üzere Avrupa nın bazı ülkelerinde kasırgalar meydana geldi ve yüzlerce kişi hayatlarını kaybettiler, Fransa inanılmaz maddi hasar gördü, evler bile yıkıldı, damlar uçtu, nehirler, denizler taştı, arabalar hatta kamyonlar devrildi. Bu kasırga olayı tam da Noel e rastladı yani 1999 yılının Aralık 24-29 arasında ikibüyük kasırga meydana geldi. İlk kasırgayı Fransa Meteoroloji Müdürlüğü kestiremedi, çünkü kasırga saatte 175 km hızla esen rüzgarla tam Normandiya kıyılarında aniden oluştu. Eyfel kulesinde rüzgarın hızı bir ara saatte 202 km olarak hesaplandı. Yıkılan ve hasar gören binalardan birçok sigorta şirketi flas ederken, mütahitler köşe oldular.

Bu Fransa yı vuran kasırga aslında Venzuella da başladı, Atlas Okyanusunu aştı ve tehlikeli bir hale gelerek Fransa yı vurdu. Dünya tarihinde belki ilk kez bir kasırga Batı Avrupayı etkiledi. (Resim 002)

1999 yılında dünyada birkaç büyük kasırga daha ve büyük fırtınalar meydana geldi. Bunlardan en önemlileri arasında: (Resim 003)

1. Floyd Kasırgası: Eylül 1999'da Atlantik Okyanusu'nda oluşan Floyd Kasırgası, ABD'nin doğu kıyılarını etkiledi. Özellikle Kuzey Carolina'da büyük sel felaketlerine yol açtı ve ciddi hasara neden oldu¹.

2. Lenny Kasırgası: Kasım 1999'da Karayipler'de etkili olan Lenny Kasırgası, batıdan doğuya doğru ilerleyerek alışılmadık bir rota izledi. Bu kasırga, özellikle Küçük Antiller'de büyük hasara yol açtı².

Bu kasırgalar, o yılın en dikkat çekici fırtınaları arasında yer aldı ve ciddi ekonomik ve insani kayıplara neden oldu.

1999 SENESİNDE BELKİ DE DEPREM REKORLARI KIRILDI

1999 senesinde de dünyada büyük deprem rekorları kırıldı.

Dünyada

Mag 5.0 ile 5.9 arası tam 1055 deprem,

Mag 6.0 ile 6.9 arası tam 118 deprem

Mag 7.0 ile 7.9 arası tam 18 adet deprem meydana geldi.

(Resim 004)

Aşağıdaki listede dünyamızda meydana gelen Mag 7.0 üzerindeki 18 depremi göstermektedir. Ölü sayısı tamamen yalnış olup göz önünde bulundurmamnız lazım. (Resim/Şema 005) (Resim 006)

GÜNEŞ TUTULMASI

1 Ağustos 1999'da tam bir güneş tutulması oldu. Tam güneş tutulması, Ay'ın görünen çapının Güneş'ten daha büyük olması durumunda meydana geldi, doğrudan gelen Güneş ışığının tamamını engelledi ve gündüzü karanlığa çevirdi. Ay'ın gölgesinin yolu Atlantik Okyanusu'nda başladı ve öğleden önce Birleşik Krallık'ın güneyini, Fransa'nın kuzeyini, Belçika'yı, Lüksemburg'u, Almanya'nın güneyini, Avusturya'yı, Slovenya'yı, Hırvatistan'ı, Macaristan'ı ve Yugoslavya'nın kuzeyini (Voyvodina) geçti. Tutulmanın azami bölümü Romanya'da (Râmnicu Vâlcea yakınlarındaki Ocnele Mari kasabasının yanında) 45.1°K 24.3°D'de 11:03 UTC'de gerçekleşti. Ardından, Bulgaristan, Karadeniz, Türkiye, kuzeydoğu Suriye, kuzey Irak, İran, güney Pakistan ve Hindistan'daki Srikakulam boyunca devam etti. Bu tam tutmanın görülebildiği son alan günbatımında Bengal Körfezi oldu. 22 Temmuz 1990'dan bu yana Avrupa'dan görülebilen ilk tam güneş tutulması ve 29 Haziran 1927'den bu yana Birleşik Krallık'taki ilk tam güneş tutulması olmuştu.

1990 senesinde dünyada tam 17 adet Mag 7.0 nin üzerinde deprem meydana gelmiş. Mag 6.0 ile 6.9 arası sadede 130 deprem olmuş. İran da en az 50.000 kişi ölmüştü.

Örenğin 1989 yılınfa tek bir Mag 7.0 nin üzerinde deprem olmamış. Birkaç taner 6.0 nın üzerinde olmuş. 1988 te 11 adet 7.0 nin üzerinde deprem olmuş. Kısacası 1999 yılı rekorlar yılı oldu, hen depremlerin büyüklüğü, hem aynı zamanda olmadık bölgelerde meydana gelen kasırgalar vb.

GÜNEŞ RÜZGARLARI

(Resim 007)

1999'da, güneş rüzgarıyla ilgili özellikle dikkat çekici bir olay yaşandı. 10-12 Mayıs 1999 tarihleri arasında, bilim insanları güneş rüzgarının yoğunluğunda ve hızında dramatik bir düşüş gözlemlediler. Yoğunluk, santimetre küp başına tipik 5 ila 10 protondan santimetre, küp başına sadece 0,2 protona düştü ve hız saatte yaklaşık 626.000 mile düştü. Bu olay, güneşten gelen bir koronal kütle atımıyla bağlantılıydı. 11 Mayıs 1999'da güneş rüzgarının yoğunluğu neredeyse sıfıra düştü. Uzay bilimcileri şimdi Güneş ile Dünya arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemek için bu nadir fırsat hakkında ilk raporlarını vermeye çalıştılar.

13 Aralık'ta San Francisco'da Amerikan Jeofizik Birliği'nin 1999 sonbahar toplantısında verilen olayın analizinde, bilim insanları 10-12 Mayıs 1999'da toplanan verileri sundular. Veriler, NASA'nın Gelişmiş Kompozisyon Gezgini (ACE) uydusunda uçan Solar Wind Electron Proton Alpha Monitor (SWEPAM) ve WIND uydusunda bulunan Solar Wind Experiment'ten (SWE) geldi. SWEPAM, Los Alamos'ta tasarlandı ve inşa edildi.

Benim de son derece inandığım elektromenyetik dalgalar ve bilinmeyen yer çekimi olayı hakkında NASA dayken Friedemann ve birkaç uzmanla toplantılar yapmıştık. Güneş rüzgarlarının olası büyük depremlerle ilişkisi oloabileceği düşünülüyordu.

Benim başkanı olduğum GeoCsomo nun kurucusu Prof Dr Freund ile Viyana da çalışan Prof Duma güneş rüzgârlarının depremleri tetiklediklerine dair düşünveleri çok ilgimi çekmişti.

İyonosferde güneş rüzgârları elektrik akımı üretirler. Dünya yüzeyinde, bu akımlar manyetik alan dalgalanmalarına sebep olurlar. Dünya’nın iç kısmına nüfuz eden bu dalgalanmalar elektrik akımlarına sebep olurlar J ve Dünya manyetik alanı B’nin varlığında, Lorentz kuvveti F = J x B olarak bilinen elektromanyetik bir kuvvet üretir.

Lorentz kuvveti, fizikte, özellikle elektromanyetizmada, elektromanyetik alanların noktasal yük üzerinde oluşturduğu elektrik ve manyetik kuvvetlerin bileşkesidir. Eğer q yük içeren bir parçacık bir elektriksel E ve B manyetik alanın var olduğu bir ortamda v hızında ilerliyor ise bir güç hissedecektir. Oluşturulan herhangi bir kuvvet için, bir de reaktif kuvvet vardır. Manyetik alan için reaktif kuvvet anlamlı olmayabilir, fakat her durumda dikkate alınmalıdır.

F = qE + qv × B

Modern Maxwell denklemleri elektrik yükü taşıyan parçacıkların ve akımların veya yüklü parçacıkların hareketinin, elektrik ve manyetik alanı nasıl oluşturduğunu tanımlarken, Lorentz kuvveti kanunu elektromanyetik alanın hareket eden yüklü parçacığın üzerinde yarattığı kuvveti tanımlayarak, resmi tamamlamaktadır. Lorentz kuvveti E ve B’nin yüklü bir parçacık üzerindeki etkisini tanımlamaktadır. Ancak bu elektromanyetik kuvvetler bütün resmi kapsamamaktadır.

Yüklü parçacılar, muhtemelen yerçekimi ve nükleer kuvvetler gibi diğer kuvvetlerle eşleşmişlerdir. Bu nedenle Maxwell denklemleri diğer fizik kanunlarında ayrı tutulamaz ve yük ve akım yoğunlukları vasıtası ile ilişkilendirilmişlerdir. Nokta yükün Lorentz kanununa verdiği tepki işin bir yönü iken, E ve B’nin akımlar ve yükle nedeni ile oluşması diğer yönüdür.

Gerçek malzemelerde Lorentz kuvveti yüklü parçacıkların davranışını tanımlamakta, hem prensip olarak hem de hesaplama olarak yetersiz kalmaktadır. Bir malzeme ortamında, yüklü parçacıklar hem E’ye hem de B’ye tepki verirler ve ayrıca bu alanları oluştururlar. Karmaşık taşınım denklemleri yüklerin zaman ve uzaydaki tepkilerini belirlemek için çözülmelidir. Örneğin, Boltzman denklemi, Fokker-Planck denklemi veya Navier-Stokes denklemi gibi. Magneto hidrodinamik, akışkanlar dinamiği, elektro hidrodinamik, süper-iletkenlik, yıldız oluşumu gibi konular incelenebilir. Bu konuları irdeleyecek fizik donanımları (kanunlar, denklemler ve matematik vb..) geliştirilmiştir. Bu amaçla Green-Kubo ilişkileri ve Green denklemleri (çoklu gövde teorisi) incelenebilir.

Kp index değişimleri (manyetik alanın küresel sapmaları ki dünyada 13 manyetik gözlemevi mevcut ve Kp index bu verilerin ortalamalarını ölçmeye çalışır) aşağı yukarı 28 gün içerisinde resimde görüldüğü gibi 3 deprem üzerinden hesaplanmıştır. Japonya daki Kumamoto, İtalya daki Aquila ve Meksika daki Chiapas depremleri..

HAARP

(Resim 008)

Uzan yıllardır kapalı olan Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programının kısaltması olan HAARP, ABD ordusunun 1990’ların başında inşa etmeye başladığından beri komplo teorilerinin konusu olmuştur. HAARP’ın kampüsünde bir çok bilimsel araç ve sensörler vardır, ancak en önemlisi dünyanın en güçlü yüksek frekanslı radyo vericisi olan İyonosfer Araştırma Aracıdır (IRI).

Minnesota’nın eski valisi Jesse Ventura, HAARP’ın bir zihin kontrol cihazı olduğunu iddia etti. Diğerleri havayı kontrol edebileceğini söylediler. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, bunun yıkıcı 2010 Haiti depremini yaratmak için kullanıldığını söylemişti.

HAARP’ı işleten Alaska Fairbanks Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü müdürü Bob McCoy, bunların hiçbirinin mümkün olmadığını söyleyip durmuştu. “Hayır, bu bir silah değil ve olamaz,” dedi yükselen antenlerin altında durarak. “Yüksek frekanslı radyoların çalışma şekli, atmosferin bu sinyallere karşı şeffaf olmasıdır. Bunu 10 kat büyütür ve denesek, yine de havayı etkileyemezdik. Akılları ve zihinler kontrol etmek mi? Zihindeki elektrik sinyalleri çok düşük frekanstır. HAARP çok büyük bir frekanstır, dalgalar metrelerce uzunluğundadır. Dolayısıyla zihinleri kontrol etmelerinin hiçbir yolu yoktur. ”

Hava Kuvvetleri, 2015 yılında tesisin mülkiyetini UAF’a devrettiğinde, üniversite, komplo teorilerini susturmayı umarak, kapılarını açma geleneğini başlatmaya karar verdi. Cumartesi günü, aralarında Gakona yerlileri, Anchorage’dan askeri aileler ve bir Japon film ekibi de dahil olmak üzere yaklaşık 260 kişi katıldı. Tesis büyük ölçüde açıktı ve ziyaretçiler anten dizisinde dolaşıp oradaki personele sorular sorabiliyordu.

HAARP, 1990 ile 2014 yılları arasında Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri (USAF) ve Birleşik Devletler Donanması’nın ortaklaşa yönetilen bir programıydı. Amacı, dünyamızdaki iyonosferin askeri ve sivil iletişim ve navigasyon sistemlerimizi etkileyebilecek fiziksel ve elektriksel özelliklerini araştırmaktı.

HAARP ın yapabilecekleri nelerdi?

HAARP’ın ana hedefi, atmosferin en üst kısmında iyonosfer adı verilen bölgenin temel bilim araştırmasıdır. Esasen atmosfer ile manyetosfer arasında bir geçiş olan iyonosfer, atmosferin güneşin X ışınlarının ve UV ışınlarının ulaşabileceği kadar ince olduğu, ancak bu ışınları absorbe edecek kadar yeterli molekül bulunacak kadar kalın olduğu yerdir.

Sonuç olarak, iyonosfer, ~ 70 km’de başlayıp ~ 300 km’de bir zirveye ulaşan ve ardından atmosfer tamamen ~ 1.000 km kaybolurken tekrar düşen serbest elektron yoğunluğundaki hızlı bir artıştan oluşur.

HAARP’ın çeşitli yönleri, iyonosferin tüm ana katmanlarını inceleyebilir.

HAARP ın yapabileceklerini aşağıda sıraladım.

Ororal elektrojetin modüle edilmiş ısıtması ile çok düşük frekanslı (VLF) radyo dalgaları oluşturmak, VLF dalgaları oluşturmak normalde devasa antenler gerektirdiğinden faydalıdır.

Tipik olarak görsel altı olan ancak rutin olarak tespit edilebilen yapay Airglow üretiliyor. Belirli jeofizik koşullar ve verici konfigürasyonları altında, çıplak gözle gözlemlenebilecek kadar parlak olabilir.

0,1 Hz aralığında son derece düşük frekanslı (ELF) dalgalar üretme.

Bunların başka bir şekilde üretilmesi neredeyse imkansızdır, çünkü bir antenin uzunluğu, yaydığı veya aldığı sinyalin dalga boyu tarafından belirlenir.

Manyetosfere giren ve diğer yarıküreye yayılan, yol boyunca Van Allen radyasyon kemeri parçacıklarıyla etkileşime giren whistler modu VLF sinyalleri üretmeIsıtılmış iyonosferin VLF uzaktan algılama

Bazı diğer araştırmaları ise şöyle sıralayabiliriz.

Plazma hattı gözlemleri

Uyarılmış elektron emisyon gözlemleri

Gyro frekanslı ısıtma araştırması

Yaygın F gözlemleri (F katmanındaki elektron yoğunluğundaki düzensizlikler nedeniyle radyo dalgalarının iyonosferik yankılarının bulanıklaşması)

Yüksek hızlı izleme çalışmalarıAirglow gözlemleri

Isıtma kaynaklı sintilasyon gözlemleri

VLF ve ELF oluşum gözlemleri

Göktaşlarının radyo gözlemleri

IRI’yi güçlü bir radar olarak kullanarak ve 49 MHz ve 139 MHz’de 28 MHz radar ve iki VHF radarı ile mezosferin araştırılmasıyla kutupsal mezosferik yaz ekoları (PMSE) incelenmiştir.

Hem HF hem de VHF bantlarını kapsayan birden fazla radarın varlığı, bilim insanlarının bir gün bu zor fenomeni oluşturan süreçlerin anlaşılmasına yol açabilecek karşılaştırmalı ölçümler yapmasına olanak tanır.

Dünya dışı HF radar yankıları üzerine araştırma: Lunar Echo deneyi (2008).

Yayılmış Spektrum Vericilerin Test Edilmesi (2009)

Meteor yağmurunun iyonosfer üzerindeki etkileri

İyonosferin güneş patlamaları ve jeomanyetik fırtınalardan tepkisi ve geri kazanımı

İyonosfer kaynaklı bozulmaların GPS uydu sinyal kalitesi üzerindeki etkisi

Dünyanın üst atmosferinde yüksek yoğunluklu plazma bulutları üretir Yeraltı görüntüleme.

HAARP meteorolojiyi etkiler mi?

Hayır. HAARP’ın ilettiği frekans aralıklarındaki radyo dalgaları, ne troposferde ne de stratosferde – Dünya’nın havasını oluşturan atmosferin iki seviyesinde – absorbe edilmez. Etkileşim olmadığı için havayı kontrol etmenin bir yolu yoktur. HAARP sistemi temelde büyük bir radyo vericisidir. Radyo dalgaları, elektrik yükleri ve akımları ile etkileşime girer ve troposfer ile önemli ölçüde etkileşime girmez. Dahası, güneşin neden olduğu iyonosferik fırtınalar yüzeydeki havayı etkilemezse, HAARP’ın da etkileme şansı yoktur. Elektromanyetik etkileşimler yalnızca atmosferin nadir bulunan, ancak iyonosfer olarak bilinen yaklaşık 60-80 km’nin (45 milin biraz üzerinde) üzerindeki elektrik yüklü bölgesinin yakınında meydana gelir. İyonosfer, güneşin radyasyonu Dünya atmosferinin en yüksek seviyeleriyle etkileşime girdiğinde yaratılır ve sürekli olarak yenilenir.

HAARP VLF veya ELF dalgalar üretebilir mi?

Evet. Ancak HAARP tesisi, VLF / ELF frekans aralığında doğrudan sinyal iletmez. Bunun yerine, iyonosferde yaklaşık 100 km (62 milden fazla) yükseklikte VLF / ELF sinyalleri üretilir. 1 Hz’nin altından yaklaşık 20 kHz’e kadar değişen frekanslar, bu iyonosferik etkileşim süreci ile oluşturulabilir.

HAARP deprem yapabilir mi?

Hayır. 1995 yılından önce yani daha HAARP faaliyete geçmeden dünyamızda yüzlerce ölümcül deprem meydana geldi. HAARP ın depremlerle yakından ve uzaktan alakası yoktur. Yok efendin HAARP sismik dalga yaratıyromuş. Yahu HAARP ın yaydığı radyasyon nedir ki? Cehaletin de bir sınırı vardır. Bizim araştırmalarımızda ki defalarca kere yazdım, birçok ön sinyaller gerek NASA Goddard Space ve gerekse NASA Ames laboratuvarlarında, benim gözümün önünde, Dr Freund ve ekibi tarafından defalarca denenmiştir. Deprem Ön Sinyallerinin 90% ı litosferde stres başladıktan sonra meydana gelirler. Lakin sadece güneşte delik açıldıktan sonra ‘sunspots’ daha güneş fırtınaları başlamadan önce güneş ile dünyamızın ‘gravity’ dediğimiz yer çekimi ilişkisi göze çarpmıştır, zaten yukarda izah etmeye çalıştım.

Bu zaten benim de şahsi araştırma dalımdır. Twitter hesabımdan devamlı bu konuda bilgi veririm. Uzun vadeli ıstatistikler göstermektedir ki o ilk 72 saat içerisinde gerek kutuplara yakın bölgelerde, gerekse zaten büyük stres altında olna faylarda depremler oluşmaktadır. Biliyoruz ki bu olayların arkasındaki fiziği ispat edemedikten sonra sadece teori olarak kalacaktır.

SONUÇ

HAARP projesi iklim kontrol silahı olması ve yapay deprem, zihin kontrolü yaratabilmesi gibi birçok komplo teorisine konu olmuştur. Bir kısım bilim insanları ve eleştirmenler tarafından bu iddiaların eksik veya hatalı bilgiye dayandığı, iddiaların tesisin kabiliyetlerinin çok üzerinde olduğu ve doğa biliminin kapsamını aştığı iddia edilmiştir. Ben de aynen bu düşünceye katılıyorum.

Stanford Üniversitesi profesörü, Türk bilim insanı Umran İnan, Popular Science dergisine verdiği demeçte iklim kontrolü ile ilgili komplo teorilerinin “tamamen yanlış bilgiye dayandığını” belirtmiş ve “Dünya gezegeninin (meteorolojik) sistemlerini ne yapsak bozamayız. Her ne kadar HAARP’ın yaydığı radyasyon çok büyük de olsa, bir şimşeğin gücü ile kıyaslandığında çok küçüktür ve tüm dünyada saniyede 50 ila 100 şimşek çakmaktadır, HAARP’ın yoğunluğu çok küçük” demiştir.

Ben şöyle düşünüyorum.

İnsan beyni yaratıcıdır, lakin her ne kadar pozitif bilim yaratsa dahi eğer bilimini tatbik edemezse, kısacası devletten destek görmez, okuduğu üniversite dinlemez vb, o zaman maalesef kendisini üste çıkarmak ve ses getirmek için abuk subuk fantezilere yönelir…

Sadece Türkiye de değil, Fransa da bile on sene kadar önce, Breton bölgesinin Meteoroloji müdürü, Fransa kıyılarında kasırgayı ancak HAARP yapabilir dediği için görevinden alınmıştı.

Uzay bilimi, atmosfer bilimi, jeolojinin deprem bölümü dünyanın en geri kalmış bilim dallarıdır. Bu bilim dallarının bence ancak 20% si bilinmektedir. Bütün problem bu bilim dallarını araştırmak için yüksek miktarda meblağ lazımdır.

 
Gösterim : 181
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 22294104, Bugün: 2029 kez ziyaret edilmiştir.