Kayıt Tarihi: 9 Mayıs 2013 Perşembe 18:42
ROLLER VE MEHMET’İN ROLÜ

Mehmet, orta halli bir ailenin tek oğlu. İyi bir tahsil yapmış, güzel de bir işi var. Henüz yirmi beş yaşında olan Mehmed'in arkadaşları var, arkadaşları ile Âlem'e bakışları arasında yerle gök arası kadar fark var. Arkadaşlarının, semaya, yeryüzüne, yerdekilere, göktekilere, varlıklara, bitkilere, çimenlere, güllere, çiçeklere, yemişlere, meyvelere, hayvanlara, kuşlara, böceklere, toprağa, havaya, suya, yağan yağmura, kara, doluya, Güneş'e, Ay'a, gök yüzünü dolduran yıldızlara v.s.bakışlarına, Mehmet hayret ediyor, çok üzülüyordu.

Gözümüzün önüne serilen yeryüzündeki levhalara nasıl bakmalı, kulağımıza gelen sesleri nasıl dinlemeli, beynimizde beliren fikirleri nasıl algılamalıyız? Çiçeklerdeki renkler, esen rüzgar, tarihî bir eserdeki geometrik görüntüler bizlere neleri anlatmak istiyor? İnsan olmanın gereklerini yerine getirebiliyor muyuz?

Mehmet ve arkadaşları, bir tatil günü pikniğe gittiler. Piknik mahalli oldukça mükemmel bir yerdi.

Önlerinde masmavi bir deniz, arkalarında yemyeşil orman, dağlar, tepeler, dağların, tepelerin aralarında vadiler, dereler, derelerde çağlayan, gürül-gürül akan berrak sular, tatlı-tatlı esen rüzgarın etrafa yaydığı miski anber kokular...

Mehmet, evinden besmele ile çıkıyor, arabasına besmele ile biniyor, arabasını besmele ile çalıştırıyor, hiç bir zaman ALLAH'ı unutmuyor, ALLAH'a güveniyor, herşeyi O'ndan biliyor ve O'ndan istiyor. Trafik kurallarına titizlikle uyuyor, sebepleri terk ederek, bazılarının yaptıkları gibi yanlış bir tevekkül anlayışı, Mehmed'in dünyasında yoktu. O, başarılarını hep bileğininin gücü ile, gayret ve çalışkanlığı ile elde etmiştir. (ARMUTPİŞ,AĞZIMA DÜŞ) düşüncesinden uzak durarak, sınava girecekse tam hazırlık yaparak girmiştir. Evet, kendi yapması lazım olan her şeyi yaptıktan sonra, sonsuz şekilde ALLAH'a güvenirdi. İstediğibir maksadı elde edememişse kendisini itham eder, kendisini suçlardı. Girdiği sınavda başarısız olmuşsa, yegane suçlunun kendisi olduğunu bilirdi. Başkasını suçlama hastalığı yoktu.

Mehmet hayatını helal dairede geçirmenin azmi içindeydi, haramı almaz, yemez, dokunmaz haramın olduğu yerlere gitmez, asla yalan söylemez, en yakınının aleyhinde de olsa, hatta kendi aleyhinde de olsa doğru şahidlik ederdi. Büyüklerine hürmette kusur etmez, anne-baba hakkına pek riayet ederdi. Küçükleri çok sever, insanların hepsine eşit gözle bakar, hiç kimseyi küçük görmez, kul hakkını daima gözetirdi. Mehmed'in bu güzel ahlakından dolayı etrafı, komşuları, O'nu pek çok severler, örnek genç olarak nitelendirirlerdi.

Mehmet ibadetlerine de pek düşkündü, hele namaz vakitlerini, bir aşığın sevgisini beklediği gibi beklerdi, namaz vakti geldi mi, her işi bırakır, huşu içerisinde namazını edâ ederdi. Ne güzel, namazla ALLAH o'nu huzuruna kabul etmişti, ALLAH'ı görüyor gibi ibadet ederdi. Evet, her şeyi gören ALLAH, elbette O'nu da her an, nerede olursa olsun görüyordu. Her şeyi bilen, gördüğümüz, görmediğimiz bütün varlıkları, ara vermeden, durmadan yaratan ALLAH, bu denizleri, karaları, denizde, karada olanları ne güzel yaratmış ve yaratıyor. Kâinatta olan her şey, HAK TEÂLÂ'nın yazdığı bir mektup, insan oğlu bu mektupları okumak, yazılanların manalarını anlamakla mükellef, vazifeli, mükemmel yaratılmış bir varlık.

Mehmet ve arkadaşları, sıcak Güneş'in ısıttığı kumlara, adeta bir indirim yapmışlar, kimisi koşuyor, bazıları top oynuyor, maç yapıyor, bir çoğuda yüzüyor, yarışıyorlardı. Rüzgâr yok, deniz upuzun bir çarşaf gibi, yapraklar kıpırdamıyor, hava pek sakin. Mehmet te kendi aleminde etrafı seyrediyor, arada sırada arkadaşlarını gözetliyor, aklına bir çok sorular geliyor, derin derin düşünüyor, Arkadaşlarından biri Mehmed'in yanına sokuluyor ve diyor ki;

- Mehmet, ne yapıyorsun, her zamanki gibi yine derinlere daldın ?

- Denizi, denizin içindeki, Dünya'mızdaki bütün canlıları, KİM YEDİRİP, İÇİRİYOR, KİM

DOYURUYOR, KİM TERBİYE EDİYOR, KİM İDARE EDİYOR, HEPSİNE UYGUN ELBİSELERİ KİM BİÇMİŞ, KİM GİYDİRMİŞ...? Biz insanlar, mademki, yaratılmışların en şereflisiyiz, en üstünüyüz bu sorulara cevap bulmakla vazifendirilmişiz. Hayvanat bahçelerinde, hayvanlar kafeslere mahkum ediliyor, devlet onların beslenmesi için büyük rakamlı bütçeler hazırlıyor, onların bakımı için bir çok kişiyi görevlendiriyor. Yer yüzündeki, denizlerdeki canlılar için ne kafes , ne bütçe var, onlar hürdürler istedikleri gibi hareket ediyorlar ve bakımları pek mükemmel yapılıyor ! İşte, O YAPANI BULMAK MECBURİYETİNDEYİZ.

İbretli, tarihî bir vakıa; KENDİSİNİ TANRI İLAN EDEN KRAL NEMRUT, İBRAHİM (A.S.) İLE BİR TARTIŞMAYA GİRİŞMİŞ VE DEMİŞ Kİ :

- SENİN RABBİN NE YAPAR ? İBRAHİM PEYGAMBER (A.S.):

- RABBİM DİRİLTİR, ÖLDÜRÜR. BUNUN ÜZERİNE, ÇOK ZALİM KRAL NEMRUT, ORADA BULUNANLARDAN BİRİNİ ÖLDÜRTMÜŞ, BİR DİĞERİNE DOKUNDURMAMIŞ VE DEMİŞKİ:

-GÖRÜYORSUN, BEN DE ÖLDÜRÜYOR VE DİRİLTİYORUM. BÖYLECE, AKLINI HİÇ KULLANMAYARAK, FİKİRSİZLİĞİNİ DÜŞÜNCESİZLİĞİNİ, CEHALETİNİ, HUNHARLIĞINI

ORTAYA KOYMUŞ. DİRİLTMENİN VE ÖLDÜRMENİN MAHİYETİNİN NE OLDUĞUNDAN

BÎHABER KARA CAHİL ZAVALLI, BİRDE TANRILIK İDDİASINA KALKIYOR ! KÜFRÜN ZİRVESİNE TAHT KURUYOR.

SONRA İBRAHİM (A.S.),NEMRUT'A :

-ALLAH, GÜNEŞİ DOĞUDAN DOĞDURUYOR, MADEM Kİ SEN TANRILIK İDDİASINDASIN, GÜNEŞİ BATIDAN DOĞDUR, DEMİŞ. FAKAT, NEMRUT, BİR ŞEY YAPAMAYARAK, ŞAŞIRMIŞ,MAHCUP BİR VAZİYETTE APIŞIP KALMIŞ.

ALLAH, ZALİM KAVİMLERİ HİDAYETE, HAK YOLA SEVKETMEZ, ERDİRMEZ.

Bakara suresi

TARİH BAŞLANGICINDAN İTİBAREN DOĞRU İNANAN VE YANLIŞ İNANANLARLA SÜRÜP GELMİŞTİR. DOĞRUDA OLANLAR HEP MUTLU VE BAHTİYAR OLMUŞLARDIR.

Âlem'e, mevcudata bakarken sadece nefis bakışıyla değil, aynı zamanda akıl, kalb, iman, bütün duygularımızla bakmalıyız, bu yaratılmışların en onurlusu olmanın gereğidir.

Dünya'ya geliş insanın iradesine göre değildir. Küllî irade nasıl murat etmişse, herşey öyle vücut bulur. Bütün varlıklar, nasıl murat edilmişse, mutlak kudret tarafından öyle yaratımış ve yaratılıyor.

İnsanda görünen ve görünmeyen bütün haller, İRADE-İ KÜLLİYYE VE KUDRET-İ MUTLAK'IN ESERİDİR.

ALLAH'IM,BİZLERİ HEP BU ŞUURLA YAŞAT VE HAŞRET. EBEDÎ SAADET İSTİYORUZ, NASİB ET.CENNET BAHCELERİNDE BULUŞMAK ÜMÜDİ İLE HOŞCA KALIN.

 
Gösterim : 963
YORUMLAR
Web sitemiz 04.03.2012 tarihinden itibaren;
Toplam: 22200927, Bugün: 1841 kez ziyaret edilmiştir.