Tarih boyunca büyük zatların gerçek şahsiyetleri, çoğu zaman yaşadıkları dönemlerinde anlaşılmamıştır. Bu günlerde, haberlerde, basında, hatta mitinglerde en çok anılan zat olarak SAİD NURSÎ'Yİ görüyoruz. Yakın geçmişimizi biraz düşünecek olursak, bu gelişmelerin ALLAH'IN BÜYÜK BİR İKRAMI OLDUĞUNU KOLAYCA İDRAK EDEBİLİRİZ. Bir zamanlar, zalim kişilerin yapabileceği her türlü işkenceye, baskılara, zulumlere maruz kalan SAİD NURSÎ, DÜNYA'NIN MERKEZİNE OTURTULMUŞ, BÜTÜN İMANLILAR O'NU HAYRANLIKLA TAKDİR EDİYOR, TEBRİK EDİYOR. İBRAHİM ALEYHİSSELAM PUTLARI KIRDIĞI İÇİN, ZALİMLİKTE ZİRVEYE ULAŞAN NEMRUT TARAFINDAN ATEŞE ATTIRILMIŞ, MİLLETİNİN, TÜRK MİLLETİNİN İMANININ SELAMETİ UĞRUNDA, HER TÜRLÜ FEDAKARLIĞI YAPAN SAİD NURSÎ'YE, ZAMANIMIZIN NEMRUT MUKALLİTLERİ, TARİHTE EMSALİ GÖRÜLMEMİŞ, ZEHİRLENMEYE VARINCAYA KADAR HER TÜRLÜ BED MUAMELEYİ REVA GÖRMÜŞLERDİR.

SAİD NURSÎ ÇOK YÖNLÜ BİR ZATTIR. O'NUN TEK BİR GAYESİ VAR; İMAN,BÜTÜN HAYATINI İMANA, KUR'AN'IN HAKİKATLARINA HASRETMİŞTİR. HİZMETİNİN KARŞILIĞINDA, ALLAH'IN RIZASINDAN BAŞKA HİÇ ŞEY BEKLEMEMİŞTİR, DÜŞÜNMEMİŞTİR.

Biz sadece O'nun siyasetle alakalı görüşlerinden bir nebze bahsedeeğiz. On altıncı Mektupta kendisine şöyle bir soru soruluyor:

- ( Niçin siyasetten çekildin, hiç karışmıyorsun ? )

- Dokuz, on sene evveldeki ESKİ SAİD, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkuk (şüpheli) ve müşkülatlı (zor,güç) ve bana nisbeten fuzuliyane (lüzumsuz,boş), hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı (tehlikeli) bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebi parmağına âlet olmak ihtimali var.

SAİD: (Hem en mühim,en lüzumlu,en saf ve en hakikatlı olan hizmet-i iman ve Kur'ân için siyasetten kaçıyor.)...(En mühim iş,hayat-ı ebediyeye çalışmak lâzım geliyor. Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vasıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı imandır;ona çalışmak lâzım geliyor.)

...( Çünkü imansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta (günahkarlıkta), kebâirde (büyük günahlar) birer menhus (çirkin) lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azap içinde azaptır.)...(KUR'ÂN-I HAKÎMİN hizmeti, beni şiddetli bir surette siyaset âleminden men etti. Hattâ düşünmesini de bana unutturdu.)

...(İşte,ben de,nur-u KUR'AN'I elde tutmak için,= şeytandan ve siyasetten ALLAH'A sığınırım = deyip,siyaset topuzunu atarak, iki elimle nura sarıldım.)

Hazretİ NURSÎ siyasi hayattan çekilişinin bir sebebini de, özet olarak şöyle anlatıyor ; (Siyasi tarafgirlik neticesi olarak dindar bir alim, siyasi fikrine muhalif salih bir alimi küfürle itham ederek tahkir etti, kendi siyasi fikrinde olan bir münafığı saygı ile medhetti,övdü.) İşte siyasetin en çirkin yüzlerinden biri.

BEDİÜZZAMAN kendisini siyaset alemine çekmek isteyenlere, şöyle mukabele etmiştir ; ( Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir delaletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi nur göstermektir ki, kalpler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kafirler münafık derecesine iner. Münafık, kafirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez.

O vakit küfür kalbe girer, saklanır, nifaka inkilâp eder. Hem nur, hem topuz-ikisini,bu zamanda benim gibi bir âciz yapamaz. Onun için, bütün kuvvetimle nura sarılmaya mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor.

...İki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kafi gelir. topuzu tutacak elimiz yok.....

KADİR-İ KÜLLİ ŞEY, BİR DAKİKADA, BULUTLARLA DOLMUŞ CEVV-İ HAVAYI SÜPÜRÜP TEMİZLİYEREK SEMÂNIN BERRAK YÜZÜNDE ZİYADAR GÜNEŞİ GÖSTERDİĞİ GİBİ....

O'NUN RAHMETİNDEN BEKLERİZ Kİ,...BAŞTAKİLERİN BAŞLARINA AKIL VE KALPLERİNE İMAN VERSİN, YETER.O VAKİT KENDİ KENDİNE İŞ DÜZELİR.) 16.LEM'A

SAİD NURSÎ,çok sade bir hayat yaşamış, dünyevî hiç bir makama en küçük bir meyli olmamıştır.

Onun aleminde şahsî menfaatın asla yeri yoktur. Yer yüzünde küçük te olsa bir mülkü olmamıştır.

O daima tam bir teslimiyet içinde yaşamıştır. ALLAH, O'NU HALKLARDAN MÜSTAĞNİ KILMIŞTIR. Sebebleri nazara almamış, her ihtiyacını, bütün isteklerini doğrudan doğruya ALLAH'IN DERGAHINA ARZ ETMİŞTİR.

SAİD NURSÎ, HEP KUR'AN'IN, MUHAMMED'İN (A.S.V.) YOLUNDA YÜRÜMÜŞ, HERKESİ DE O NURLU YOLA DAVET ETMİŞTİR. BU CİHETTE, ENDER DE OLSA , SİYASÎLERE İKAZLARDA BULUNMUŞTUR.

1- (HİÇ BİR GÜNAHKAR BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENEMEZ.) ELEN'ÂM:164,âyet-i kerimesinin hakikatıdır ki,=birisinin cinayeti (suçu) ile, başkaları, akrabaları ve dostları mesul olamaz.=Halbuki,şimdiki siyaset-i hazırada particilik taraftarlığıyla,bir caninin (suçlu) yüzünden pek çok masumların (suçsuzların) zararına rıza gösteriliyor. Bir gemide dokuz suçsuz olsa, bir tane de suçlu olsa,o gemiyi yakmak çok büyük bir zülumdür. Hatta birtek suçsuz, dokuz suçlu olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batıralamaz. Suçsuzun hakkı hiçbir zaman feda edilemez. Bir cani yüzünden bir köy, halkı ile beraber yakılmış, yıkılmış, tahrip edilmişse, bunu yapanın ve yaptıranın izahı, hangi adalet düsturlarına göre yapılablir ? O halde adalet-i İlahiye düsturlarına uyulmasında zaruret vardır. Her hak sahibinin hakkı sonuna kadar korunmalıdır.

2-( MİLLETİN EFENDİSİ, MİLETİNE HİZMET EDENDİR.) HADÎS'İ ŞERİFİNE GÖRE;MEMURİYET BİR HİZMETKÂRLIKTIR, BİR HÂKİMİYET VE BENLİK İÇİN TAHAKKÜM DEĞİL. Siyaset, millete hizmet için yapılmalıdır. Siyaset, menfaatlar, çıkarlar üzerine cereyan etmemelidir. Zira :(MENFAAT ÜZERİNE DÖNEN SİYASET CANAVARDIR.)

3-(MÜ'MİNİN MÜ'MİNE BAĞLILIĞI, PARÇALARI BİRBİRİNİ KURŞUNLA TUTAN BİNA GİBİDİR.) HADÎS-İ ŞERİFİNE UYGUN OLARAK, HERKESİN VE BİLHASSA SİYASÎLERİN, HERTÜRLÜ AYRIŞTICI SÖZLERDEN, HAREKETLERDEN, KONUŞMALARDAN, AZAMÎ DERECEDE KAÇINIP, MİLLETİN BİRLİĞİ, BERABERLİĞİ ASLA ZEDELENMEMELİDİR.

30 Mart seçiminin hayırlı olması ve seçimin tam bir huzur, sükunet içinde geçmesi dileklerimle, hoşça kalın. ALLAH YÂR VE YARDICIMIZ OLSUN. ÂMÎN.